HACC; Karuniler İçin Değil Muhsinler İçindir!
Atilla MORÇOL
Hacc ı mebrur, taqwa iledir. Ve muhsinlerin,Allahtan ittiqa edenlerin Haccıdır.Onlar;Bu Kutsal Yolculuğu hayatları boyunca hep özlediler ve bu özlem yaşam tarzlarında belirleyici olduğu gibi döndükten sonra da Allah'ın rızasını gözetip, O'nun rızasına uyugun bir yaşam tarzını ahlak edinmiş mü'minlerdir. Elbetteki böyle bir mü'min Allah'ın kendisini müstahlef kıldığı nimet üzerindeki tasarrufu; israf değil tasarruf olacaktır.Yegane malik olan Allah'ın rızasına ve muradına uygun hareket edecektir. Aksi durum israftır ve Allah müsrifleri sevmez.
Suudiler HAC’cı “inanç turizmine” mutassıblarda turistik geziye dönüştürünce; bir tarafta ihtişam, gösteriş, lüks ve israf içinde güya Allah’a ibadet yapıyormuş gibi davranan müsrifler, diğer tarafta Rablerine kulluk edebilmek için maddi ve manevi zorluklara rağmen huşu içinde, Hac vazifesini mütevazi şartlarda ifaya çabalayan sadıklar ve muttaqilerden müteşekkil iki farklı dünya çıkıyor 0rtaya.
Mescidi haram’ın hemen yanıbaşında Karuni silueti ile adeta Kabe’nin mütevaziliğine nispet ederek pis pis sırıtan Clock Tower Royal Otel yada 485 metrelik saat kulesi ile Abraj al-Bait Projesi ve hemen yanıbaşındaki türdeşlerinde konaklayan konforperest Hacı adayları, Cuma Namazlarını bile kaldıkları otellerin lobilerinde yada suit odalarında eda(!) etmelerinin rahatlığını yaşıyorlar paraları sayesinde. Birde Say ve tavaf için raylı bir sistem ne kadar iyi olurdu bu lüks ve rahatlığın üzerine kimbilir!
2010 yılı Hac Mevsiminde Mukaddes Toprakları, resmi rakamlarla 2.5 milyon Hacı ziyaret ediyor. Umre için gelip Hac ‘cı da eda etmek için yasadışı ikamet edenleri de sayarsak yaklaşık beş milyon Hacı 1,5-2 ay Mekke ve Medinede konakladı demektir. Umre için her dönem 200 ila bir milyon Hacı yı da göz önüne alırsak; Kabe Ziyaretleri muazzam bir gelir kaynağı Suudi Sermayesi için.
Turizimcilere göre genellikle Faslı, Tunuslu, Türk, İngiliz, Cezayirli ve Güney Afrikalılar rahat ve lüksü seviyor ve Kabe’nin heman yanındaki bu mağrur otellerin müdavimleri bu ülkelerin hacılarından oluşuyor. Tabii ki Pakistan ve Hindistanın racaları ile Arap dünyasının zenginleri de bu otellerin müşteri portföyünde (!) yerlerini alıyor olmaları sır olmasa gerek. Bu super star lüks otellerde 24 saat uşak hizmeti, geceliği 6.000 dolarlık suit odalar, 250-300 dolarlık çikolata paketleri, İtalyan dondurması gelato partileri; İslamın tevazu, sadelik ve tasarrufa dayalı dünya görüşü ve yaşam tarzı ile çelişsede kimin umurunda Afrikaaki açlık ve ilaçsızlıktan insan ömrünün 40 yıl olduğu. 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir' desede İbrahimin Torunu Muhammed Mustafa sav; Kabe’ye inad ihtişam içinde göğe yükselen bu lüks ve israf ehlinin umurundamı açlık ve sefaletten ölen çocuklar. Yada beş yıldır siyonist rejimin ablukasındaki Gazze halkı! Allah’ın onlarca infak ayetini birileri hatırlattığında sanki bir koro şefi eşliğinde hep bir ağızdan “ bizdemi yoksul olalım” vaveylasına ne demeli?! İstakoz yiyerek serin mermerlerde ihramıyla istirahat etmeyi yada ikiyüz çeşit yemeğin önünde tuzla taama başlamayı taqva zanneden bu lüks ehli için yapacak bir şey yok! Lakin müslüman alimlerin bu ifsad olmuş, müfsid güruh karşısında lal kesilmesi yokmu işte asıl muvahhidleri kahreden budur!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder