Dünya’ya Yönelenlerin Amentüsü:
Hiç Ölmeyecekmiş Gibi Dünya İçin Çalışmak!
Yarın Ölecekmiş Gibi de Ahiret için!
Atilla MORÇOL
24.02.2011 Kayseri
Meşhur bir söz vardır ya duymayan kalmamıştır kabilinden ki mimberlerden,vaizlerin halka, insanların biribirlerine her fırsatta zikretmekten kaçınmadıkları, Kur’an dan daha çok dillerde olan ve “hadis” hatta “sahih hadis” olarak nitelendirilen; “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın!” şaşıranların şaşmasına, sapanların sapmasına,ahiretin unutulmasına, dünyaya teveccühe yol açan şeylerin başında gelir. Bu söz,hiç dikkat ettinizmi çoğunlukla müslümanları neredeyse “cezbeye” getiriyor,mest ediyor. Adeta hallerinin meşrulaştırılması için düşünülmüş,taşınılmış ve uydurulmuş bir sözdür ve hiçbir hikmetli yönü yoktur. Bu meşhur (!) söz nakledenlerin dilinde “hadis” olarak tanıtılır ve ballandıra ballandıra üzerinde yorumlar yapılır. “Rasulullah buyurduki…” diye başlanır ve “Hiç ölmeyecekmiş gibi….” Bu meşhur söz tekrarlanır. Belirtelim ki bu “söz” ün meşhurluğu; çok özlü, ders veren, takvaya yönelten,hikmetli olmasından değil ççok tekrarlanan olmaktan ve müslümanları azimetten ruhsatlara,oradan da masiyetlere çaktırmadan dönüştürmesinden gelmektedir.Ve bu kadar dillerde dolaşması ve hararetle hikmetinden bahsedilmesi; insanoğlunun dünyaperesliğinine ve dünyevileşmesine meşruiyet kazandırmasından kaynaklanmaktadır.
Bahse konu bu “söz” “hadis” midir? Bu sözün Kütüb-ü Tis’a [1]da geçmediği malumdur. Aynı zamanda bu “söz”ün mevzu hadis kaynaklarında Hz. Ali’ye atfedildiği,hadis olmamakla birlikte manasının doğru olduğundan bahsedilmektedir. Oysa Rasulullah sav ve Ali ra yaşam tarzları bu "sözü" peşin peşin tekzib etmektedir. Ve hiçbir zaman “hiç ölmeyecekmiş” gibiyi akıllarına bile getirmediklerini ortaya koymuşlar, hayatlarının her döneminde sanki birkaç saat sonra ahirete göç edeceklermiş gibi yaşamışlar ve inanmışlardır. Kaldıki Vahyin hiç bir yerinde "hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışma" övülmemiş aksine birçok ayetle yerilmiştir. Bu “meşhur Söz” ün analizine geçmeden önce (ki analizede muhtaç da değildir ya neyse) Vahye müracaatla Tevbe Süresi’nden;“De ki:"Eğer Babalarınız, Çocuklarınız, Kardeşleriniz, Eşleriniz, Aşiretiniz, kazandığınız Mallar, kesada uğramasından korktuğunuz Ticaretiniz ve Hoşunuz’a giden Evler, Sizler’e Allah'tan, O'nun Elçisi'nden ve O'nun Yolu’nda cihad etmekten daha Sevimli ise, artık Allah'ın Emr’i gelinceye kadar bekleyin. Allah, Fasıqlar Topluluğu’na Hidayet vermez.”[2] Ayeti celilesi üzerinde durmamız gerekir. Bu ayette Allah; insanlar için çok değerli,sevgili,tutkulu olan “nimetleri” sayıyor ve tüm bu nimetler Allah’a ve Rasulüne teveccühten alıkor,bunları Allah’a ve Rasulüne olan muabbedinizden dolayı bir çırpıda elinizin tersiyle itemiyorsanız ve bu nimetler sizi Allah Yolunda cihadtan alıkoyuyorsa ki bu sevgi ve muabbetten dolayıdır; o halde Sizler Fasıklar topluluğusunuz. Rabbimiz böyle buyuruyor.
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmak başlı başına bir cürümdür ve şeytanın; Adem ve Eşinin Cennet’ten çıkışına neden olan “yasağı” çiğnemelerinde aldatıcı ve baştan çıkartıcı olan “cennette ebedi kalmak” yada Kur’anın ifadesiyle “Cennette ebedi kalmayasın diye!” dediği fısıltıdır.[3] Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışan,dünyaya yönelen kişi bu kadar güçlü bir tutku ve ihtirastan sonra;Rabbini, ahireti, hesap gününü nasıl unutmayacak,teveccüh edecek,nasıl salih amellere huşu içinde sarılacak,bu mümkünmü? Yada tam tersi;”Yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışan” ahirete yönelenin gözünde dünya nimetleri bir oyun ve eğlenceden,gelib gecici kısa bir yararlanmadan başka ne anlama gelir? Bir vucutta iki kalp olamayacağına göre nasıl olurda ahirete yönelme ile dünya tutkusu bir kalpte yer bulur!? Fakat bu sözün toplumda bu kadar revac bulmasının yegane sebebi, insanların yaşam tarzı ve felsefesiyle uyum içinde olması daha doğrusu, dünyaya olan meyli hatta seküler hayatı olumlama, meşrulaştırma rahatlığı vermesindendir. Yani vicdan rahatlatma, kendi kendini aldatma, başını kuma gömme işlevi görmesidir. Yahudileşme (aşağılık maymunluk) ve Hristiyanlaşma (necis domuzluk) sürecinin getirdiği aç gözlülük, dünya metaına tutkunun, temiz,necis; helal haram demeden yeme ideolojisinin meşrulaştırılmasına matuf bir sözdür bu.
Kuran’da dünya metaını/nimetlerini tercih ve istek[4],Dünyevi nimetlerin; Allah'tan, O'nun Elçisi'nden ve O'nun Yolu’nda cihad etmekten daha Sevimli olması,[5] Ahireti değilde dünyayı sevmek[6] mü’minlerin vasıfları olarak anılmaz.Aksine bunlar kefere ve fecerenin, nifak ehlinin, fasık ve facirlerin vasıfları,tercihleri olarak anılır. Allah Ahiret Yurdunu tercih etmemizi tavsiye ederken ancak insanlara yol gösterir[7] ve dünya’dan da nasibinizi[8] unutmayın buyurur. Dünyadan nasibi unutmamak demek dünyaya meyledip teveccüh etmek değildir. Ahiret için gerekli olan salihatların ve kulluğun yapılabilmesi için gerekli enerji ve donanımın sağlanmasıdır.Bir seferde/yolculukta kişinin yanına aldığı “yolluk” babından gerekli olan şeylerdir. Başta Rasulukllah’ın ve güzide Ashabının yaptığı da tam da budur. Rasulullah ve Ashabı dünyayı ve dünya işlerini Salih amel,hayr,kulluk ve airet temelinde tanımlamış ve tanzim etmişlerdir. Dünyanın ahretin tarlası olması da bu anlama gelmektedir. Yani Dünya da ahiret için tasarrufta bulunmak ve hazırlık yapmak.
Emiral Mü’minin Ömer bin Hattab bir gün kızı (Hafsa binti Ömer ranh) nın yanına vardı. Validemiz ona ekmek üzerine et suyundan yiyecek hazırladı ve üzerine yağ döktü. Hz. Ömer bunu görünce;”Bir kapta iki katık! Allah’a ulaşıncaya kadar asla böyle bir yemeği yemem!” dedi.
Hulasa
“Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için,yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmak” sözü,Hadis Kaynakları olan Tis’a da geçmeyen, Rasulullah’a atfedilen bir sözdür. Kimi yerde Ali Ra isnat edilse de, Ali ra bu sözü ve manasını yaşam tarzıyla tekzib ettiği malumdur. Son söz olarak “bu kelamın” insanları Hakka ,hayıra,ahirete yöneltmek bir yana yönelenleri de ifsad ederek dünyaya meyletirici,zevk ve safaya daldırıcı olduğunu görmek,görebilmek; hikmet ve marifet isteyen bir nimettir.[9]
[1] Kutubi Tis'a, Kutubi Sitte'ye ek olarak, İmam Ahmed'in Müsned'ini, Darimi'nin Sünen'ini ve İmam Malik'in Muvatta'ını içeren dokuz hadis kaynağına verilen addır.
[2] 9 Tevbe 24
[3] 7 A’raf 20- “ Şeytan, kendilerinden Ayıp Yerleri’ni açığa çıkarmak için Onlar’a vesvese verdi ve dedi ki: "Rabb'inizin Size bu Ağac’ı yasaklaması, yalnızca, Sizin İki Melek olmamanız veya Ebedi Yaşayanlar’dan kılınmamanız içindir."
[4] 011 Hud 15-16 “Kim Dünya Hayatı’nı ve O’nun Çekiciliğini isterse, Onlar’a yapıp ettiklerini onda Tastamam öderiz ve Onlar bunda Hiçbir Eksikliğe uğratılmazlar.16- İşte bunların, Ahiret'te kendileri için Ateş'ten başkası yoktur. Onlar’ın onda bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları Şeyler de Geçersiz olmuştur.”
[5] 9 Tevbe 24-“De ki:"Eğer Babalarınız, Çocuklarınız, Kardeşleriniz, Eşleriniz, Aşiretiniz, kazandığınız Mallar, az Kar getireceğinden korktuğunuz Ticaret ve Hoşunuz’a giden Evler, Sizler’e Allah'tan, O'nun Elçisi'nden ve O'nun Yolu’nda cihad etmekten daha Sevimli ise, artık Allah'ın Emr’i gelinceye kadar bekleyin. Allah, Fasıqlar Topluluğu’na Hidayet vermez.”
076 nsan 27- Gerçek şu ki bunlar Çabuk geçen’i seviyorlar. Önlerinde bulunan Ağır bir Gün’ü bırakıyorlar.
[7] 092 Leyl 12-13 “Elbette Bize düşen, Yol göstermektir.Son’da ilk’te Bizimdir.”
[8] 062.10- Artık Salat’ı kılınca, Arz’a dağılın, Allah'ın Fadlı’nı ibtiga edin ve Allah'ı çokca zikredin, umulur ki Felah’a erersiniz.062.11- Oysa Onlar bir Ticaret ya da bir Eğlence konusu gördükleri zaman, Ona sökün ettiler ve Seni Ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın katında bulunan, Eğlence’den de, Ticaret’ten de daha Hayırlı’dır. Allah Rızıq verenler’in en Hayırlı’sıdır."
[9] 008.Furkan 29- Ey İnananlar, Allah'tan ittiqa ederseniz, Size Furqan’ı (doğruyu yanlıştan ayıran’ı) verir, Allah ise, elbette Büyük Karşılık katında olandır.
Ali İmran 181- “Andolsun, "Gerçek, Allah Faqir’dir, Biz ise Zenginler’iz" diyenlerin Sözler’ini Allah işitmiştir. Onlar’ın bu Sözleri’ni ve Nebileri’ni Haqsız yere öldürmelerini yazacağız ve: "Yakıcı olan Azab'ı tadın" diyeceğiz.”
YanıtlaSilAli imran 185-“Her Nefs Ölüm’ü Tadıcı’dır. Qıyamet Günü elbette Ecirleriniz Eksiksizce ödenecektir. Kim Ateş'ten uzaklaştırılır ve Bahçe'ye sokulursa, artık o gerçekten Kurtuluş’a ermiştir. Dünya Hayatı, Aldatıcı Meta’dan başka bir şey değil’dir.”
“Dünya hayatı aldatıcı bir metadır!” “Dünyaya meyletmeyin!” dünya nimetleri oyun ve eğlencedir” babından uyarıları birçok ayeti kerime ile Rabbimiz nazarımıza sunmaktadır. Zenginleşmek, Allah’ın rızasına müstağni kesilenlerin yaptığı şeydir. Allah’ın imtihan için verdiği serveti dağıtmayıp kenz eden tabii ki zenginleşecektir. İhtiyaç fazlasını infak edeninse birikmiş bir şeyi kalmayacağından zenginleşmemiş olacaktır. Dolayısıyla Allah kimseye verdiğini kenz edip zengin ol diye değil ye iç ama fazlasını muhtaçlara harca diye verdiğinden, zenginlerin varsıllığı; Allah’ın muradı değil, kendi cimrilikleri sonucu Allah’ın verdiğini Allah’ın hoşnutluğu ve ecri ile değişmek istememe müstağniliğindendir. Allah’a ve Ahiret Gününe tam bir iman ile iman etmeyenler, Allah yokmuş gibi davranarak O’nun verdiği nimeti yoksullarla paylaşmazlar, infak edin dendiğinde Allah’ın yoksul kullarını bizmi doyuracağız derler. Allah’ın istemesini kendilerinin zenginliği, Allah’ın ise muhtaçlığına hamlederler. Akıllarınca Allah’a karşı müstağni kesilirler. Allah’ın lutfuna ihtiyaçlarının olmadığını zannederler. Yakın olanı uzak olana tercih ederler. Tuttuğunu daha iyisi ile değişmek istemezler. Maymunluk huyunu ahlak edinmiş olduklarından bir günlük krallığı ebedi saadete değişmek istemezler.
Resmi din anlayışının mümessilleri kürsülerden dünya hayatının gelip geçiciliğini, oyun ve eğlence oluşunu, aldatıcı bir meta olduğunun Vahiyden ve Rasulullah’ın örnek hayatından delillerle anlatırlar. Lakin hemen ardından; “ İyide Hocam dünyadan el etek mi çekelim!” saptırıcı sorusuna beşer mantığı ve kelamı ile verdikleri cevap ile önceki söylediklerini bir çırpıda tekzip ederler. Ve geride netice i kelam olarak; Müslüman nimetlerin en iyisine layıktır, en iyisini yemelidir, en güzelini giymelidir, en lüksüne binmelidir… falan,filan!