24 Haziran 2010 Perşembe

İslam
Hem Eşitliği ve  Hemde Adaleti
Emreder!

Atilla MORÇOL

             Kaldıki Adalet kavramı içinde eşitlik zaten vardır. Eşitliği gözetmeyen bir adalet adalet te olamaz! Allah yeryüzünü ve içindeki nimet ve rızıkları insanlık için yaratmıştır. Orada haksızlık ve taşkınlık etmeden bu nimetlerden istifade etmesi  Rabbin istediği davranıştır.[1] Böyle bir davranış adalet ve eşitlikle eda edilebilir ancak! Allah’ın tüm insanlık için yarattığı nimetin bölüşümünde eşitlik ve adalet ilkesine riayet etmek insan olmanın bir gereğidir. İslam konuyla ilgili Vahyi hükümlerini bu yönde tefsir etmek zorunluluğu da vardır. Bölüşümdeki eşitliksizlik ve adaletsizlik durumunda ortaya çıkan cahileye bölüşümüdür ki İslam bundan beridir. Kaldıki eşitliksiz bir adalet nasıl adalet olabilirki!?  Adalet kendi içinde eşitliğide iktiza eder. “O ki seni yarattı, (özüne) eşitliği koydu, adaleti yerleştirdi” [2] yada ;” Orda Onun üstünde sarsılmaz Dağlar varetti. Orda Bereketler varetti. Ve onda isteyip arayanlar için Eşit olmak üzere ordaki Rızıqlar’ı Dört Gün’de taqdir etti.” [3]

     Nimet ve mülk sadece zenginler arasında dolaşan “Güc “ olmasın ikazı,[4] sadece fey dağıtımı için söz konusu olamaz, servetin genel dağılımı yani esas itibariyle “bölüşüm”ün adil ve eşit yapılmasına yönelik bir ikaz söz konudur. Adalet ve kıstla ilgili emir ve nehiylerde, bunu desteklemektedir. Zira, servet  toplumun belli bir kesiminde temerküz ederse, sınıflaşma baş gösterir, sınıf karşı sınıfı üretir ve sınıflar arası çıkar rekabeti baş göstererek  sınıfsal bir çatışma ortaya çıkar. Böyle bir çatışma, zengin sınıfın lehine olarak tüm adalet ve kıst ölçülerini  yoksul ve mahrum toplum kesimlerinin aleyhine bozar.Oysa İslam tam da böyle bir toplumu ıslah edip ümmet olmaya çağırmaktadır. Ümmet yani Anakucağı; şefkatli ve merhametli ve sıcak!  Rasulullah ümmete;zühtü, isarı,adaleti, paylaşmayı, infakı, yoksulu,mahrumları,güçsüzleri korumayı tavsiye ettiğine göre, insan oğlunun en değer verdiği şeyden; adaleti ve eşitliği gözeterek, bölüşümü gerçekleştirmesi, arınma, bağlardan kurtulma ve  kurtuluş için olmazsa olmaz gerekliliktir. Birr’e[5] de ancak böyle ulaşılabilinir. Rasulullah cimrilikten, tekasürden, biriktirmeden sakındırmaktadır. Artık  sakınmak ve Allah’tan ittika etmek insanların tercihidir. Kim Allah’a ve Rasulüne uyarsa nefsini kurtarmıştır. Kimde muhalefet ederse helak olmuştur.
Bir imtihan gereği olarak Allah kimi insana nimet ve mülkü fazla fazla verdi kimisine de bunları kıstı yada vermedi.  Zengin olanlar kendi iradeleriyle fazlalıklarını yoksullarla paylaşsın murad edilmektedir. Tıpkı zulme uğramış mazlumların kendi iradeleri ve çabaları ile  Tağutların  hegomonyasından kurtulmalarını istemesi gibi. Sahip olma içgüdüsünü disipline eden yada sahip olma ahlakı edinen kişi mal ve mülkün tasallutundan kendini kurtarmıştır. Kimde onun aldatıcı cazibesine kapılmışsa, malın esiri olmuştur.
"Allah Rızıq’ta kiminizi kiminize Üstün kıldı. Üstün kılınanlar  Rızıqları’nı Elleri’nin altında bulunanlar’a onda Eşit olacak  şekilde çevirip vermezler ki, Onlar da Rızıq’ta Onlar’a Eşit olsunlar/kendilerine eşit olmaları için Ellerinin altında bulunanlara vermezler." Şimdi Allah'ın Ni’meti’ni İnkar mı ediyorlar?”[6]
İslam Adalet ve Kıst üzerinde ehemmiyetle durur. Adalet hukuk önünde  herkesin eşit olmasını, Kıst; nimetlerin ihtiyaç durumuna göre insanlar arasında eşit olarak dağıtılmasını ifade eder. Nimetlerin paylaşımında yani bölüşümde eşitliksizlik olması demek, bizatihi   adaletsizliğin varlığına işarettir. Kıst tanzim edici bir eşitliği, adalet mutlak eşitliği ifade eder.[7] Allah’ın muradı budur. Ancak insan biriktirmeye, farklı ve üstünlük elde etmeye çok meyyaldir. Bu insanın en  ciddi imtihanıdır. Bu nedenle Rabbimiz,Kur’an ı Kerimde 200 kadar ayette infaktan bahsederek, insanların ellerindekini yoksullarla paylaşması istenir. Arınma, nefsi ve dünyevi bağlardan kurtulma vermekle olur:Mal ve nimetten vermeyi ahlak edinemeyenler, canlarını veremez, Allah için yurdlarından hicret edemez. Zühd ve isar vermektir ve hatta kardeşin kendi nefsine tercih edilmesidir. Gerçek kurtuluş budur. Vermek konusunda ihtilaf yoktur. Ne kadar verileceği konusu önemlidir. Biriktirmek,tekasür yasaktır. Haram kılınmıştır.(Tevbe 34-35) İhtiyaç fazlası infak edilecektir.(Bakara 219)  Bireysel yasaklar ve tavsiyeler toplumsal olarakta söz konusudur. Tüm bu infak,zekat, adalet, kıst, israfla alakalı  emir, yasak , tavsiyeler İslam Sosyo Ekonomik Yapısı içinde dikkate alınması gereken belirleyici kıstaslardır. Aksi durumda  Zühtten,isardan, infaktan, adaletten, kısttan bahseden ama pazarlarında cahili kapitalizmin egemen olduğu bir yapı ortaya çıkar. Ve bu gün olduğu gibi böylesi bir kapitalist üretim, bölüşüm ve tüketim  şekli; ‘İslam’mış gibi algılanıp, kırkta bir zekatta verildimi aliyyul ala bir durum gibi hareket edilir.  
            Rızık ve nimetin eşit olarak bölüşümünü düşünmemek, bunun için çalışmamak ve bunu savunmamak, Allahın nimetini inkar anlamına gelmektedir.[8] Allah’ın verdiği nimetleri İlahi iradeye uygun yiyib içmek; helal  olan tasarruftur. Nimete şükr; onu verenin muradına uygun tasarrufla mümkündür.[9] Kulluk ancak  bu irade ve murada uygun tasarrufla mümkündür.
            Mescid’te, Hac’da, Namazda, secdede, ihramda Yüce Allah muradını somut olarak göstererek; insanlara aranızda fark yoktur, hepiniz eşitsiniz, bu eşitliği bozacak; statülerden, sınıflaşmalardan, farklılaşmalardan kaçınılması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Zira bunlar İslamın; ‘ Hak gelince Batıl zail olur!’dediği Cahiliyenin adet ve vasıflarıdır. Ekonomik üstünlüğün  siyasi üstünlüğüde beraberinde getirdiği bir ilmi ve tecrübi gerçektir. Üstünlüğün ancak takvada olduğu ilkesini ortaya koyan islamın ekonomik farklılıktan doğan üstünlükleri önlemek için de  23 Yıllık Vahiy  seyrininin her aşamasında yoksullara, mahrumlara ekonomik yardımdan bahsetmekte, kölelerin azad edilmesini dilemekte, yetimlerin kayırılıp gözetilmesini istemektedir. İslam; İslam Milletini Ümmet olarak nitelendirir. Ümmet bir ana rahmidir. Ana kucağıdır. Ana evlatları arasında nasıl ki merhametinden dolayı eşitliği ve adaleti gözetir; Ümmet’te; Vahyin emrettiği infak, zekat, sadaka gibi ibadetlerle ümmet içindeki yoksulları yoksulluktan kurtarmayı, zayıfları kalkındırmayı, yetimleri gözetip kollamayı amaçlıyacaktır.
            Dünyaya gelirken “Eşit” olarak gelen ve Dünyadan ölümle ayrılırken de yine “eşit” olarak ayrılan insan; ömür denen geçici dünya hayatındaki kısa  bir yararlanma (Ömür) anında, Allah’ın üzerine halef kıldığı emanetleri üstünlük,ayrıcalık ve farklılık  sebebi kılarak adaleti ve kıstı (eşitliği) ihlal edebilmektedir? Bunun  büyük bir zulüm olduğu gerçeği; Rasulullah’tan hemen sonra vukubulan ve Ümeyyeoğulları İktidarında resmileşen “kırılma” nedeniyle idrak edilemiyor. Allah ganidir. Hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayandır. İnsansa Allah’a karşı fukara yani muhtaçtır. İster karun kadar zengin olsun isterse yoksul! Her halukarda insan Allah’a muhtaç konumundadır. İnsan tabiatı itibariylede cimridir. Onun bu cimriliği biriktirmeyle nükseder ve tüm benliğini kuşatır. Artık gani olduğunu fehmetmeye başlar. Bu hastalıktan ancak infakla kurtulur yada infak böyle bir sapmaya meydan vermeyen bir panzehirdir. Çimrilik hastalığının ilacıdır infak. Allah hikmetle ihtiyaç fazlasının infakını dilemektedir. İnsanın benliğindeki kini bildiğinden, herkesin ihtiyaç fazlasının yoksullar ve mahrumlarla paylaşmasını hikmetle istemekte ve kendi iradeleriyle bu erdemli, çömert davranışı ahlak edinmelerini dilemektedir. Allah cc  Muhammed Süresinde (Qıtal) şöyle buyurmaktadır ;” 047.36- Gerçekten Dünya Hayatı ancak bir Oyun ve bir Oyalanma’dır. Eğer inanırsanız ve sakınırsanız O Size Ecirleriniz’i verir ve Mallarınız’ı da istemez.37- Eğer Siz’den Onları isteyip Sizi Çıplak bırakacak olursa Cimrilik ederseniz ve Sizin Kinleriniz’i de ortaya çıkarmış olur.38- İşte Sizler böylesiniz. Allah Yolu’nda infaq etmeye çağrılıyorsunuz buna rağmen Siz’den kimi Cimrilik etmektedir. Kim Cimrilik ederse artık O ancak kendi Nefsi’ne Cimrilik etmektedir. Allah ise Gani'dir. Fakir olanlar ise sizler’siniz. Eğer Siz yüz çevirecek olursanız Siz’den başka bir Qawm’i getirip değiştirir sonra Onlar Sizin benzerleriniz de olmazlar.” Görülmektedir ki Allah  cc imtihan gereği insanları isyan ettirip hududullahı çiğnememeleri için; tabiri caiz ise tahrik etmemek için, mallarının tamamını değil, israf etmemek kaydıyla tasarruf[10] edip fazlası yani arta kalan olursa bunu infak etmeyi dilemektedir. İnfak ibadetinde tıpkı dinde zorlama olmadığı gibi zorlama olmadığı görülmektedir. Kişiye tebliğ yapılır;o kendi iradesiyle ve vicdanı ile bu tebliğe uyar yada uymaz. Zekattan ve sadakadan farklı olarak ki zekat kırkta birdir ve belli mallar üzerinden belli şartlarda alınır; insanları cimriliğe ve dolayısıyla  kinlerini açığa çıkartmaya sevkedecek boyutta bir yükümlülüğü içermemektedir, infak dünyadaki fedakarlığa karşılık, mükafaatının hesapsız bir şekilde  ahirette verileceği bir ibadettir ve yakini bir imanı ve sadakati gerektirdiği ortadadır. infak, Allah’ın ihtiyacı olan bir şey de değildir. Zira Allah ganidir. İnfak bizatihi Allah’a muhtaç olan insanın kendisi içindir. Hesap günü tüm insanlar Allah’ın merhametine gözlerini dikecekler, Allah ise hayr hazinesi biriktiren kullarına merhametli davranacaktır. Dolayısıyla  insanlar Allahın rahmet ve merhametine dünyada da ahirette de muhtaçtır, yaptığı infak sayesinde umulur ki Allah merhametli davranır, günahlarını affeder, hesapsız ikramda bulunurda kurtuluşa erilir.   





[1] 55. Rahman  07-Semâ’yı  yükseltti ve Mizan’ı koydu. 08- Sakın Mizan’da Haqqsızlık va Taşkınlık yapmayın.09-Tartı’yı Adâlet’le tutun ve Tartı’yı noksan yapmayın.

[2] 82 İnfitâr 7
[3] 041.Fussilet 10     
[4] 59.Haşr 07- Allah'ın o Qarye Halkı’ndan Elçisi'ne verdiği Fey, Allah'a, Elçisi'ne, Yakın Aqrabalığı olanlar’a ve Yol’da kalmışlara ait’tir. Öyle ki Siz’den Zengin olanlar arasında dolaşan bir Devlet olmasın. Elçi Size ne verdiyse alın, Sizi neden sakındırırsa artık Ondan sakının ve Allah'tan ittiqa edin. Elbette Allah Azab’la sonuçlandınrması pek Şiddetli olan’dır.  

[5] Birr için bkz. Bakara 177.
[6] 16. Nahl 71 
[7] Bkz. Aristo’nun Dağıtıcı ve Denkleştirici Adalet kavramları. Dağıtıcı Adalette herkes hukuk ve nizam önünde mutlak eşittir. Denkleştirici Adalette ise üretim ve bölüşümde ihtiyaç durumuna göre denleştirmeye ve eşitliğe riayet öngörülmektedir.
[8] 016  Nahl 71- “Allah Rızıq’ta kiminizi kiminize Üstün kıldı. Üstün kılınanlar  Rızıqları’nı Elleri’nin altında bulunanlar’a onda Eşit olacak  şekilde çevirip vermezler ( Ellerinin altında bulunanlar’a vermezlerki, Onlar da Rızıq’ta Onlar’a Eşit olsunlar/kendilerine eşit olmaları için Ellerinin altında bulunanlara vermezler." Şimdi Allah'ın Ni’meti’ni İnkar mı ediyorlar?”
[9] 016 Nahl 114-    Öyleyse Allah'ın Sizi rızıqlandırdığı Şeyler’den Helal Temiz olan’ı yiyin. Eğer Ona Kulluk etmekte iseniz. Allah'ın Ni’meti’ne şükredin.


[10] İsraf; rızık ve nimeti veren Rabbin  kuralları dışında  harcamak yada istif etmektir.Savurganlık ve cimrilik israftır. Tasarruf ise; Rabbin rızası doğrultusunda harcamaktır. Tasarrufta çömertlik vardır. İsrafta cimrilik hakimdir.

10 Haziran 2010 Perşembe

               Yemekten sonra DUA  güzeldir.









                                   Bismillahirrahmanirrahıym!


            Elhamdulillah! Elhamdulillah! Elhamdulillahillezi ed amena ve segana  ve cealena

 minel müslimiyn! Elhamdulillahi Rabbil alemiyn! Vesselatü Vesselamü ala seyyidina

 Muhammedin ve Ala, Alihi ve Sahbihi ecmaıyn !

            ‘Vağfü anna! Vağfirlena! Verhamna! Ente Mevlana, Fensurna  alel gavmil kafiriyn!’

Hidayet eden ve rızıklandıran; iradeye, nimete ve mülke halef kılan Allah’a hamd olsun!

Hamd zaten Allah içindir. Rabbimiz üzerine halef kıldıkların konusunda Rızanı gözetmeyi

nasip eyle! Unutarak yada yanılarak haddi aşarsak bizi yargılama! Bağışla! Bizi; Verdiğin

nimetlerin, üzerine halef kıldığın mülkün şükrünü eda ederek arınan, temizlenen, Birr’e  eren

kulların arasına kat! Bizi servet biriktiren değil, Hayr Hazinesi biriktiren kullarından eyle! Ki 

kişinin kalbi, hazinesiyle birliktedir!

            Sen Bizim Mevlamızsın! Ne güzel Mevlasın Sen! Amin! El Fatiha!


Atilla MORÇOL