6 Aralık 2010 Pazartesi

İsraf Nankörlüktür

Atilla MORÇOL

                İsraf nankörlük;Nankörlük, kadir kıymet bilmezliktir.  Emeğe saygı Allah’a saygıdır. Değere hörmetsizlik, iblisi bir gelenektir.
Bu nedenle Mü’min; emeğe ve sahibine saygı duyar, değerlerin kıymetini bilir. Bu  Mü’min için ahlaktır. Değerin kadrini ve kıymetini bilmeyen onu israf eder. İsraf  Allah’ın hoşnut olmadığı şekilde davranmaktır. Mal biriktirmenin kerihliğide burdan gelir.Yani biriktirmek,israftır.Allah müsrifleri sevmez. Elindekinin kıymetini idrakten  mahrum olan, onu ebedi saadetle değiştirmeyi nerden akledecek!?
           İblis israf edenlerin ilkidir. O, lanetullah Allah’ın  kendisine verdiği değerli makamı tasarruf edemedi. İsraf ederek heba etti.  Hatırlanacak olursa o sahne şöyle cereyan eder, Büyük Haberin Kaynağı  Kur'an da;  
“7 A’raf/11-Andolsun, Biz Sizi yarattık, sonra Suret verdik. Sonra Melekler’e:"Âdem'e secde edin." dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler. O Secde edenler’den olmadı.

12-Dedi: "Sana emrettiğimde, Seni secde etmekten engelleyen neydi? " Dedi: "Ben O’ndan Hayırlı’yım.  Beni Ateş'ten yarattın, O’nu ise Çamur’dan yarattın."
13-"Artık oradan in. Orada büyüklenmek olmaz. Hemen çık. Gerçekte Sen Küçük düşenler’densin."
14-O da: "Dirilecekleri Gün’e kadar Beni gözle." dedi.
15-(Allah) "Sen ertelenenler’densin." dedi.
16-Dedi ki: "Madem öyle, Beni azdırdığından dolayı  Onlar için kesinlikte Senin Dosdoğru Sıratı’nda oturacağım."
17-"Sonra da elbette Onlar’a önler’inden, arkaları’ndan, sağları’ndan ve solları’ndan kendilerine sokulacağım. Onlar’ın çoğunu Şükredici bulmayacaksın."
18-Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış olarak oradan çık. Andolsun, Onlar’dan kim Seni izlerse, Cehennem’i Sizler’le dolduracağım."
     
     Allah’ın emeğine ve ilmine saygısızlık,nankörlük; ne korkunç sonuçlar doğuruyor! İblisin işlediği tipik bir kadir kıymet bilmezliktir. Rab karşısında kendini bir şey zannetme sarhoşluğu, kibir, istikbar gösterisidir yaptığı. İlim sahiplerine, emek ve eser vermiş alim, fazıl, muvahhidlere karşı avamdan kişilerin   nasıl davrandığına hep şahidiz. Şeytanın adımlarını izlemek, bir  başka açıdan da  bu olsa gerek! İsraf  sadece maddi değerler konusunda olmuyor.  Allah’ın  elçilerinden yüz çevirmekte bir israftı.
            Bu gün Müslümanları en çok zaafa uğratan husus; Allah'ın verdiği nimetlerin , lutufların, sahip oldukları değerlerin, yetişmiş siyasetçi, ilim adamı, alim, fazıl, münevver şahsiyetlerin değerinin,kımetinin bilinememesi, İsrail oğullarının peygamberlerini katletmesi gibi  bu değerlerin harcanmasıdır. Bunun güzel ahlaktan (!) gelmediği muhakkaktır. Duruşu,pozisyonu İslamdan, Müslümanlardan yana olan her mü'min Aziz bilinmeli, sahiplenilmeli, değer verilmelidir. Bu,  nimeti takdir, şükrünü eda etmek , kadir kıymet bilmektir. Fazıl,alim, muttaqi, salih, mü'min  münevverlerin  kıymetini ve takdirini ancak; ilim ve hikmetten nasibi olanların bileceğide ayrı bir konudur şüphesiz. Rabbin rızasına uygun davranmak; tasarruf, muhalefet etmekse israftır. Şeytan iradesini israf ederek Ademin kıymetini bilmedi, üstünlük taslayarak müsriflerden oldu.
          Unutulmaması gereken;  değerlerimize, şahsiyetlerimize burun kıvırıp, eksik arayıcılık yapmak nankörlük olacaktır. Eldekinin kıymetini bilmeyene daha iyisinin verilmeyeceğini her idrak sahibi bilir! 

5 Aralık 2010 Pazar

Yeni Fitne:Protestan Din Anlayışı

Atilla MORÇOL

Büyüme ideolojisini son yüzyılda keşfettti müslümanlar. Gerçi  Rasulullah’ın  Rıhletinden sonra, Osman Döneminde  mülkiyet,servet ve zevk  kapıları aralanmış, Emevilerin Saltanatında ise artık iş çığırından çıkmış olsada; bu yeni dönemde modern çağın ultra tüketim çılgınlığı çok daha farklı bir boyuta sahiptir. Geleneksel yapı içinde  ayrık otları mesabesindeki müsriflik/Tüketim çılgınlığı; bu gün  egemen  vasata dönüşmüştür ve bu vasatta  geleneği ve hakikati devam ettirmek adeta ‘ateşten kor’ olmuştur.
Büyüme ideaolojisi ile müslümanlar  modern hayatın içine girdiler. Sözde Fethetmek amacıyla! Oysa  kendi elleriyle kuşatıldılar. Bunu arzulamıyordularda değildi doğrusu. Hiçte zor olmayan bir işgal bu. Müstevlilere karşı yüzlerinde utangaç ama zevk aldıklarını gösteren  manidar bir gülümseme var! Bu belli değilmi? Zenginliğe kavuşanlar, eski muhitlerini alelacele terk ediyor, modern yaşam  alanlarında,  pahalı ve lüks  rezitanslarda  soluğu alıyorlar. Sanki arkalarından bir kovalayan varmışçasına! Bu açlık neyin nesi!?  Yeni muhitler yeni modern arkadaş ve komşuluklar! Evlerindeki kırk yıllık ve  ne zahmetlerle ve kavgalarla inşaa ettikleri  yaşam tarzı, yine kendi elleriyle kapı önüne konulmuş, modern yaşam tarzı huşu içinde yeni ikametgahlarına yerleştirilmiş. Bakmayın onların “kadim dostlarını” haremlik selamlık ağırlamasına!  Yeni muhitlerinin sakinleri ile “kardeşçe” maaile tv dizileri temaşaa etmekte bir beis görmüyorlar !.
           Modernizmin değer yargıları, yaşam tarzı  bu yeni ve bakir sakinleri kuşatıyor, iğdiş ediyor. Farkında da değiller  bu muazzam değişimin!  Dillerinde o eski şarkı  sadece nostalji olsun  kabilinden. Her hallerinden bu belli!  Artık Hayr Hazinesi değil, Dünya Hazinesi peşindeler.  Takvaya değil, servet ve zenginliğe hürmetlerinden  bu anlaşılmıyormu? Dini sohbetlerini bile "sanayiciler gurubu" "Genç işadamları gurubu" "Doktorlar gurubu" "Mühendisler gurubu" diye servet ve lükse göre ayırdılar. Yoksullarla bir arada Vahyi dinlemek artık çekilmez  geliyordu bu baylara. Zenginsen  saygıya layıksın! Fakirsen ‘aziz’ de olsan nafile! ‘Eğer bir değerin olsaydı Allah sanada servet verirdi!’ demeğe getiriyorlar işi. Modernizm kendi dünya görüşünü,  bu işgale dünden  gönüllü  müridlerine kolayca empoze etti, çabucak eski elbiselerinden, alışkanlıklarından sıyrılan bu yeni sınıf, sonradan görmüşlüğün klasiklerini örnekliyorlar  cemiyete! Son model ve pahallı otomobillerle arapça öğrenmeye gidenler, “çok özel” hocalarla  özel sohbetler, özel  ve pahallı turlarla  Hac ve Umre gezileri, Lüks konaklamalar, 15 günde  Hac yapıp gelmeler, v.s. v.s.  protestanlaşmanın örneklerini sunuyorlar.  Ahiretin yerini dünya, hayrın yerini egoizm,salih amelin yerini zevk,eğlence ve tatmin alıyor. Allah’ın  mü’minler için hazırladığı Cennet/Bahçelerine olan rağbet  yerini; AVM lerine, lüks yaşam alanları rezitanslara, lüks ve konforlu tatillere bırakmış durumda. Dini kemale erdiren Hac ibadeti bile bu değişimden nasibini  bu teslimiyetçi zenginler sayesinde almış durumda. Haremi Şerif [1]içinde  hemen Beytullah’ın yanı başında; lüks,ihtişam ve israfın üssü, Karuni silüeti ile  Allah’a ve Rasulüne  inat; kibirle diklenen devasa yapılar; Clock Tower Royal Otel yada 485 metrelik saat kulesi ile Abraj al-Bait Projesi ve hemen yanıbaşındaki türdeşleri, hangi inancı,dünya görüşünü, ve ideolojiyi temsil ediyor!? Bunu bilmeyen  varmıdır? Helede  bu meşakkadli yolculuğu yapan ‘Hacılar’ içinde  israfın,gösteriş ve lüksün İslamdışı olduğunu ve müsrifleri Rabbin sevmediğini bilmeyen varmıdır!? Büyük bir fitneyle karşı karşıya olduğumuz  aşikardır. Bu fitne; protestanlaşma tehlikesidir ve hayli de mesafe almıştır.
 Allah; 'müsrifleri sevmem', 'dünya nimetleri bir oyun ve eğlencedir' buyursa da; bu protestanlaşan yeni dinin müntesibleri: ” Dünya nimetlerinin en iyisi,en güzeli  müslümanlara layıktır! Biz tüketmeyeceğizde kim tüketecek!?”  diyor ve  inatla lüks,gösteriş ve israf ederek  muhalefet ediyor Rabbine ve İslama!


[1]Harem I Şerif: Mekke'nin çevresinde bir miktar alana "Mekke Haremi" veya "Harem-i Şerif", bunun dışında kalan ve mikat denilen ihrama girme yerlerinin içinde bulunan alana da "hıll" adı verilir. Harem bölgesi; Mekke'ye Medîne yolundan üç mil, Yemen yolundan yedi mil, Irak yolundan yedi mil, Taif ve Arafat yolu üzerindeki Nemire vadisinden yedi mil, Ci'râne yolundan dokuz mil, Cidde üzerinden on mil uzaklıktaki alanın çevrelediği bölgeyi içine alır. Mekke hareminin sınırlarını Cebrâil (a.s) Hz. İbrahim'e göstermiş; Rasûlullah da aynı sınırları yenilemiştir. Buna göre Mekke haremi çok eskilere dayanır. Nitekim Hz. Peygamber Mekke fethedildiği zaman şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz burası Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günde haram kıldığı bir beldedir. Burası kıyâmet gününe kadar Allah'ın haram kılmasıyla haramdır" (Buhârî, İlim, 37, Cenâiz, 76, Hac 43, Sayd, 8-10, Büyû', 28, Cizye, 22, Meğâzî, 51, 53; Tirmizî, Hac, 1, Diyât, 13). Mekke'de Kâbe ve Mescid-i Harâm, harem bölgesinin merkezini oluşturur. Yeryüzünde, insanların ibâdet etmesi için ilk inşa edilen mâ'bed Kâ'be-i muazzama'dır. Buna Beyt-i Harâm veya Beytullah (Allah'ın evi) da denir.
Âyet-i kerîmelerde şöyle buyurulur:
"İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev Mekke'de bulunan mübârek ve âlemler için bir hidâyet kaynağı olan kâbe'dir. Orada apaçık deliller vardır İbrâhim'in makamı vardır.Kim oraya girerse emniyette olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkese, Allah için Kâbe yi ziyaret edip haccetmek farzdır" (Âlu İmran, 3/96, 97). "İbrahim şöyle dedi: Ey Rabbim, bu beldeyi emniyetli kıl" (el-Bakara, 2/126). "Biz Kâbe yi insanlar için bir toplantı ve emniyet yeri yaptık" (el-Bakara, 2/ 125). "Biz onları, nezdimizde bir rızık olarak, herşeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği emin ve mukaddes (harem) bir yere yerleştirmedik mi?" (el-Kasas, 28/57). "Çevrelerinde, insanlar kaçırılıp zulmedilirken, bizim Mekke'yi mukaddes ve emin bir belde yaptığımızı görmediler mi" (el-Ankebût, 29/67).
Haremde yapılacak iyilik ve kötülükler, diğer beldelere göre kat kat sonuç meydana getirir. Âyette şöyle buyurulur: " Kim Mescid-i Haram'da zulmü ile haktan uzaklaşmaya yeltenirse; biz, ona da ağır bir azâb tattıracağız" (Hacc, 22/25). Hadislerde şöyle buyrulur: "Mescid-i Haram'da bir namaz, benim bu mescidimde kılınacak yüz namazdan daha üstündür" Ahmed b. Hanbel İbn Ömer'den A.b. Hanbel'in naklettiği rivayette ise; " Mescid-i Haram'da kılınacak bir namaz, başka yerde kılınacak yüz bin namazdan daha üstündür" buyurulur.
Hacc, umre veya ticaret gibi bir maksatla Mekke'ye gelmek isteyen bir müslüman mikatta ihrâma girmek zorundadır. Bundan sonra İhrâm yasakları başlar. Meselâ, eşiyle cinsî temasta bulunamaz, avlanamaz.