13 Ocak 2013 Pazar



Tüketim, Tasarruf, İsraf

Atilla Morçol

Konya/13.01.2013
Ya da İslam ve diğerleri.

İnsan ihtiyaçlarını gidermek ya da gösteriş için tüketir. Hem ihtiyaç karşılansın hem de biraz daha fazla harcayarak gösteriş ve sınıf üstünlüğü olsun maksatlı insanlarda az değildir. Allahın verdiği mal ve mülk metaı gurur vesilesi yapılarak adeta bir ırkçılık davası güdüldüğü malumdur.
  
Müslüman tahayyülünde mefluç olmuş iki kavram; israf ve tasarruf. İsraf neredeyse sadakanın fazlası için bile kullanılır olmuştur. Tasarruf ise biriktirme/kenz şeklinde tahrif edilmiştir. Oysa İslam’da israf; nefsanî ve şeytani saçıp savurmadır. Tasarruf ise Allah Rızasını gözeterek yapılan tüm harcamaları kapsar. 

İslam’ın Mülk ve Servet Anlayışı hiçbir beşeri ideoloji ile mukayese edilmeyecek derecede üstündür. İnsani, vicdani açıdan müstesna bir mevkidedir.

İslam ile kapitalizm zıt iki kutuptur. İslam ile marksizmin zıtlığı gibi. Kapitalizm serveti ve şehveti putlaştırarak kitleleri bu putlara kurban eder, köleleştirir. Marksizm ise bu işi bireyi topluma feda ederek, devleti toplumun  tepesine Firavun olarak diker.Bir farkla toplumun yegane Rabbi Devlettir diyerek halkları tek tipleştirir ve baskıyla aline edere.

Sistem mukayese ve analizlerinde servet/mülkiyet anlayışı önemli bir yer tuttuğu malumdur. Kapitalizm serveti/mülkiyeti kutsallaştırır ve nihayetinde tanrısal bir dokunulmazlık zırhına sokar. Ayni şeyi Marksizm’in pratiği olan Sosyalizm; kamusal mülkiyeti kutsayarak halka nimeti haram kılar ve politbüroyu mütrefleştirir. Kapitalizminde marksizminde hâlihazırdaki pratiği; ne bir fazla ne bir eksik Batı ve Doğuda, herkesin malumu olduğu üzere budur. 

İslam nimeti; Allah’ın halk için yarattığını söyler. “Yere gelince, onu da (yaratılmış) varlıklar için alçalttı-koydu. Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları, filizlenip dal veren taneler, hoş kokulu bitkiler vardır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” Rahman 10/13
 
İslam tüketmeyi; israf ya da tasarruf olarak iki kategoriye ayırır ve imtihan vesilesi yapar. İsrafı gayri meşru ve çirkin olarak görürken tasarrufu Âdeme ve evlatlarına bir hak ve görev olarak tanır. Bu açıdan ihtiyaçların karşılanması için yapılan harcamalar bile bir tasarruf harcamasıdır. Allah’ın hoşnut olmadığı, nefsanî ve şeytani her harcama israftır. Buna karşılık rıza-i İlahiyi gözeterek yapılan her harcamada tasarruftur. Biriktirmek israftır, Allah yolunda (Fisebilillah) harcamak ise tasarruftur. İsrafla nimet heba edilir, tasarrufla her harcama ahret yurdu için hayra dönüşür.

Mülk üzerine müstahlef kılınan âdemoğlu ancak adalet ve kıstı gözetip tesis ettiğinde; israf değil mülkü tasarruf edecektir. Aksi durum da israf söz konusudur ve Allah müfsitleri sevmediğini buyurmaktadır.” Çardaklı ve çardaksız bağları inşa eden Allah'tır. Tadları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O'dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin, devşirildiği ve biçildiği gün hakkını verin; israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.”(en’am 141) Allah Tasarruf yani Allah rızası için harcamayı iyiliğe ermenin şartı olarak zikretmektedir.” Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe(Birr) asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.” (3/92) İyiliğe (Birre) ermek; Allah için (fisebilillah) harcamaktan geçtiğini öğrenmekteyiz.

Birr’in ne olduğunu ise Bakara 177 den görüyoruz;” (Birr) İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar (infak), namaz kılar, zekat verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır!” Muttakiler ancak bunlardır. Yani? Yanisi şu; muttakiler için yol göstericidir Kur’an!(2/2) Allah muttakilerin velisidir: vallâhu veliyyul muttekîn!Ve  Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de muttakilerdir.(2/5)

Zaten kişinin hazinesi kalbinde olan değilmidir? Kalbinde Allah muhabbeti ve gözü hayırda olan için; mal ve servet, Süleyman Peygamber gibi hayrı hatırlattığı için sevilir. Karun gibi biriktirerek; nefsi tüketim için değil.

7 Ocak 2013 Pazartesi



Vahyi Ahlak Edinmek!

Atilla Morçol 

Konya/06.01.2013

Rabbimiz Allah’ın cc biz inananlara “Örnek” olarak gösterdiği Rasulullah sav Vahyi ahlak edinmişti. Bunu yapmak, başarabilmek; kurtuluşa ermek için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Ahlak edinmek ne demektir? Vahyi Ahlak edinmek; Vahiyle inşa olmaktır. Aklı, vicdanı, huy, düşünce ve davranışları Vahiyle inşa etmektir. Vahye uymak bu anlamdadır. Vahye uyma iradesine sahip olup, uyulduğu nispette de Allah’ın hoşnutluğu kazanılmış olacaktır.

2 Bakara 1-5 nci ayetler:

Hidayet üzere olanlar muttakilerdir ve bunlardır kurtuluşa erenler.

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1. Elif. Lâm. Mîm. 
2. Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.
3. Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
4. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
5. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır
Risalet ile birlikte Miladi 610 Yılında (Rivayetlerde Ramazan Ayı’nın 17 si Pazartesi günü) Hira’da nazil olan 96 Alaq 1-5 ayetler ile;
1-“Oku!Yaradan Rabbin adıyla! 2-“O insanı sevgi ve alaka ile yarattı. 3-“Oku! Rabbin  sonsuz kerem sahibidir.”4-“O insana kalemle  öğretti.”5- “O insana bilmediklerini öğretti.”

Allah;insanın  bilgi ve düşüncesini inşaya başlamaktadır.Bundan sonraki ayetlerin tamamı (Mekki Vahiy) iman,gayb,ahlak,arınma,zindanlardan kurtulma,dünyevi bağlardan çözülme,özgürleşme yolunu gösteren bilgi ve hikmet içerikli ayetlerdir.
İlk Vahiyden yaklaşık  12 Yıl sonra Hicretin birinci yılında; bilginin,düşüncenin ve imanın inşasından sonra artık sıra; Allah’tan  sakınma ve sorumluluk duygusunun tanımlanıp,Razı olunup kurtuluşa erenlerin tanımlanmasına gelmiştir. İşte Vahyin 12 nci yılında nazil olan  Bakara Süresinin ilk beş ayeti ile bu süre içinde inşa olunan Rablerine karşı sorumluluk bilincini yüklenmiş ve Rablerinden sakınma hassasiyeti gelişmiş  “muttakiler” in sonsuz mutluluğa /Kurtuluşa erenler olduğu haber verilmektedir. 12 nci yılda Muttakilerin vasıfları;a)Gaybe inanırlar. b)Namazı ikame ederler. c)İnfak ederler.
Gayb; insan gönlünün bağlandığı Ruhun kaynağıdır. Bu kaynak kişiyi Allah’a ulaştırır. Allah’a yönelmek bu açıdan kesintisiz devem eden bir yolculuktur. Takva ile Allah’a yönelmek. İmanın özüdür.

 Salat’ı ikame etmek, Allah’ın uluhiyeti ve ubudiyeti karşısındaki teslimiyetin bir göstergesi olmasıdır. Yani Namaz; Allah’ın ulûhiyeti ve ubudiyeti önünde boyun eğip teslim olurken, ayni zamanda toplumsal yükümlülüklerin yerine getirilmesi ile salât ikame edilmiş olur.

İnfaksa gaybe imanın, Allah’a güvenmenin sadıkane bir ölçüsüdür. İspatıdır. Diğer taraftan arınmadır. Allaha yönelmede engelleyici yüklerden, kalbi oyalayan dünyevi bağlardan kurtulmadır. Ahrete yönelmenin şartıdır. İnfakın zıttı, biriktirme ve cimriliktir ki bu da dünyaya yönelmenin yoludur. Ahreti unutmanın ve dünyaya yönelmenin yolu; infakın zıttı olan biriktirmedir. Kişinin kalbi hazinesiyle birliktedir. Hayr biriktiren Allah’a ahrete yönelir. Kalbi ve düşüncesi/aklı hayırda olur. Servet biriktiren ise dünyaya yönelir, aklı ve düşüncesi servetiyle birlikte olur.

Daha sonraki yıllarda nazil olacak ayni Süre’de bulunan 177 nci ayeti kerime de ise daha kapsamlı ve şartları daha zor bir tarifle, gerçek iyilik/Birr ( erdem) haber verilmektedir. 

Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.”(2/177)

Bu ayet;  Allah indinde Birr’in  yani  ‘iyiliğin” ne olduğunu, iyilerden olmak için nasıl  ve neye inanılması (iman) ile ne,nasıl yapılması (Salih amel) gerekenleri  haber veren bir ayettir.
Elim bir azaptan kurtulmak için, bu ayetin ahlak edinilmesi zarureti ortadadır. Arınıp temizlenen ve felah bulmak (87 A’la 14;91 Şems 9) iyiliğe erip, kötülükten sakınmak (2 Bakara 189) gerçek bir erdeme, iyiliğe sahip olmaktan ve tüm bu sayılanları ahlak ve huy edinmekten geçtiği kesindir. 

Muttaqi olmak bu anlama gelir. Allahtan sakınma melekesi sahibini Salih kılar.

ulâ-ike-lleżîne sadekû(i) veulâ-ike humu-lmuttekûn “işte  sözleri doğru olanlar(samimi ve ciddi olanlar) ve  muttaki olanlar bunlardır!

 Yani kurtuluşa erenler.(2/5)

6 Ocak 2013 Pazar



‘Müteşabihçilerle’ Tartışmalar!

Facebook/06.01.2013

Bir Değerlendirme

Bu kitap/Kuran muttakiler için yani Allah’tan sakınma melekesi bulunanlar için  yol göstericidir.(2/2) Dini oyun ve eğlence edinenler,dini ideolojileştirenler için değil.Bizatihi bunlar için Kuran ayetleri kendi görüş ve anlayışları için kolayca istedikleri gibi tevil edilebilir,yorumlanabilir bir nesne haline  getirilebilmektedir. Kuranın kalbine ilqa edildiği Allah Rasulü Muhammed sav uygulamasıyla sabit olan içki/hamrı helal addeden bir anlayış,müşrikleri neces olmaktan çıkartmak için neces kavramının muhatabını sarhoşluk veren bozulmuş mayalı Şarab’tan alıp, necesin diğer muhatabı olan müşriklerle sınırlandırmak olsa olsa şarapçı bir kafanın ürünüdür. Ama öylede değil.
Söz konusu olan hikmet/bilim yoksunluğudur. Evet Kuran üzerinde kafa yormak,anlamaya çalışmak değerli bir gayrettir. İnşaallah Rabbimiz bu gayretleri eğer ihlas temelliyse ki öyle olduğunu düşünmek zorundayız;sahiplerini selamete ulaştıracak,doğru bir anlayışı nasip edecektir.
Kur’an  muttaqiler için,yani Allah’tan sakınma melekesi olanlar için doğru yolu (hidayeti)  gösterir.(2/2 Aksi durumda  beşeri bir ideoloji el kitabı olarak kalplerin kararmasını ve dalaleti artıracaktır. Kalbinde hastalık olanların müteşabihlere sarılması ancak onların arazlarını  artıracağı malumdur.Ali İmran 7” Bu muazzam kitabı sana indiren O'dur. Onun âyetlerinin bir kısmı muhkem olup bunlar Kitabın esasıdır. Âyetlerin bir kısmı ise müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar sırf fitne çıkarmak, insanları saptırmak ve kendi arzularına göre yorumlamak için müteşabih kısmına tutunup onlarla uğraşır dururlar. Halbuki onların hakikatini, gerçek yorumunu Allah'tan başkası bilemez. İlimde ileri gidenler: “Biz ona olduğu gibi inandık. Hepsi de Rabbimizin katından gelmiştir. ” derler. Bunları ancak tam akıl sahipleri düşünüp anlar ve öğüt alır.” [13, 39; 43, 4; 85, 22] ]
Müteşabihçiler tam tersine “muhkemlerden hareketle Kuranı anlama yolunu takip edeceklerine müteşabihlerden hareketle Kurana anlam vermeğe çabalayınca ortaya çıkan garabet acınacak bir durum arz ediyor. Zira müteşabihlerin manasını ancak Allah bilir. Müteşabihçiler, müteşabihat kavramını da kendi kafalarına göre anlamlandırarak hurufatları Kuranı anlamada temel araç edindikleri anlaşılmaktadır. Tabii ki böyle olunca da  Kurani Kavramlara Kurandaki kullanımlarının/bağlamlarının dışında  kendi kapasiteleri ve tezleri doğrultusunda anlam yükleyerek, ayetlere  bambaşka manalar vermektedirler ve buna da “Kitaptan Kuran/anlam çıkartma” olarak nitelemektedirler.
Mesela Şirk kavramına ihtilaf/tezat manasını yüklemektedirler ki birazcık Arapça bilen  imam hatipli bir öğrenci bile buna güler!Musa as Harun as için Rabbinden ricası olan 32 ayete “ onu işimde şirk koşturt '' şeklinde manalandırmaktadır ki ne Kuranın dili olan Arapçayla bağdaşır ne de  Kuran bütünlüğüne sığar ne de (eğer kastedilen Turu Sina dan inişte yaşanan olayda Harun’un yakasına yapıştığı olay ise) Buzağı Olayına Harun’u sorumlu tutmasıyla bağdaşmaktadır.Musa neden Harunun ihtilafını istesin?
Muhkemlerle Kuranın manasını anlama yerine,Allah’ın uyarısına rağmen  müteşabihattan hareketle anlam vermeğe kalkılınca Vahyin nuzulundan buyana gelen bütün anlam çalışması bir çırpıda DELETE ediliyor ve ortaya ilim ve hikmetin değil heva ve kuruntunun eseri bir anlayış çıkıyor.
Rabbim bir an dahi bizi bize bırakmasın! Şeytan la, aziym ve sinsi bir düşmandır ve onun (la) adımlarını  takip etmek helaka sürüklenmektir.
Kurtuluşa ancak muttakiler ulaşır,zira Kuran ancak muttakilere yol göstericidir. 

Kuran üzerinde kafa yoran  ve yoğunlaşan bir gurup;Müteşabihçiler.Lakin usulsüzlük ve kuruntu ve nefsaniyet Kuran’ın yol göstericiliğini işlevsizleştiriyor.

  • ‎- MÜTEŞABİH SİSTEM ve NECES (BOK) OLANLAR

Mütaşabih sistem iyi anlaşılıp kullanılamazsa kuranda hiç bir soruya cevap bulamazsınız. Bakın şimdi size bir örnek vereceğim. 9/28 i açın ve burada geçen ''iinnemelmuşrikune necesün'' yani müşrikler neces yani BOKtur ifadesini bulun. Şimdi burada geçen neces deyimi kuranda sadece burada var ve bu çok ağır bir itham! Bu ayete şu soruyu sorun. ''yav Allah’ım eğer birilerini BOK diye nitelendireceksen bunu firavun gibi senin düşmanın olmuş ve kitabında sevmediğin unvanlar kategorisine giren El kafiriyn, ezzalimiyn, el mutekebbiriyn, el mustekbiriyin, el mufsidiyn, elferihiyn, el musrifiyn, mutekebbir cebbar, muhtelun fehura gibi unvanlar için kullanmadın da; ne sevdiğin unvanlar listesinin içinde bulunan ne de sevmediğin unvanlar listesinde bulunan ortada muallak kalmış EL MUŞRİKUNE unvanı için kullandın? Eğer birine ''BOK'' denilecekse mantıken buna en uygun kişi Firavun ya da ebu leheb, en uygun unvanlar ise senin sevmediğin unvanlar olması gerekmez miydi?

İşte şimdi muteşabihleştirmenizi yapın. Bu ayette bulunan ''ya eyyuhelleziyne amenu innema '' deyimi 5/90 ın ilk cümlesinin malıdır. Bu iki cümle kuranda sadece bu iki yerde var. Peki MANA olarak SONUÇ ne?

İnsanlar bir makam ya da mevkiye ulaşmak istiyorlarsa ya da bu makam yad a mevkidelerse ve bunun menfaatlerinden faydalanmak istiyorlarsa ve bunun için birilerine zarar vererek (el meysir), yavşaklık-yalakalık-dalkavukluk yaparak (elensab) ve öldürerek ya da sakat bırakarak (elezlam) uğraşıyorlarsa işte böyle bir fiiliyat BOK olarak nitelendirilir. Böylelikle HELAL olan Elhamr yani ''bir makama gelme ya da bu makamın menfaatlerinden yararlanma NECESe dönüşür. Hani deriz ya ''ulan işi bok ettin bıraktın'' diye işte bu!

Bu adamlar mescidi harama yaklaştırılmamalılar. Mescidi haram denilen şey: işin içinde olunmasına rağmen kontrol edilememesidir. Yani işin içindesin ama tamamlamaya bitirmeye gücün yetmiyor. Misal: evleneceksin kız seni sen de kızı deliler gibi seviyorsunuz ama evlenecek paranız yok. İşte bu konum sizin size ait özel mescdiharamınızdır. BOK diye nitelendirilen bu adamlar size bu iş için para yardımı yapmak isteseler dahi bunları bu saf tertemiz aşkınıza yaklaştırmayın: Çünkü biliyorsunuz ki bu adamlar ya sevdiğin kızın namusuna göz dikmiştir ya da başka beklentiler içindedir.

Yine MİSAL, müteahhitsin. Başladığın inşaatı bitiremedin. Bu da sana ait olan mescidi haram dır. Bir takım NECES insanlar sana yardım etmek isteyecektir ama bunların amacı başkadır. Kaz gelecek yerden tavuğu esirgemezler. İşte bu namussuz necesleri mescidi haramından uzak tut. Bizde bir söz vardır ÇOK AFEDERSİNİZ '' bok dök, bok oğlu boka muhtaç olma'' diye.

İŞTE ARKADAŞLAR bu konuyu bu şekildeki EL KURANE (hayattan çıkarılan mana) ne güzel özetliyor. Şimdi Firavun gibilerine kuranda neden BOK denilmedi? Firavun Allah’ın düşmanı olmasına rağmen NECES değildi muhablarına karşı böylesi bir davranış içine girmedi. Peki Allah 5/90-9/28 ikilisinde neden özellikle iman edenleri böyle bir şey için uyardı?

Bunun için bu iki ayete ''ya eyyuhennasi'' yani ey insanlar diye başlasaydı daha iyi olmaz mıydı? Çünkü DİN denilen şey insanları hatta iman edenleri bile DİN ADINA kandırmak ve onlara istediklerinizi yaptırmak için mükemmel bir argümandır 9/34. 35/5 (aldatıcılar sizi Allah ile aldatmasın). Biz islam dinine niye sımsıkı yapışıyoruz? EL HAMR için değil mi? Yani Allah katında bir makama gelmek (el muttakiyn) ve bunun menfaatlerinden istifade etmek için değil mi? (cennet ve ilm). Ama bunun içine el meysir -el ezlam -elensab tan en az birini karıştırarak yaparsak ne olur? Bütün iş BOK olur. İşte Allah bunun için özellikle iman edenleri seçmiş ''AMAN HA ÖZELLİKLE SİZ DİKKAT EDİN'' demiş. Rabbim bize TEMİZ ELHAMRı nasip etsin.

Biz bu ayetteki EL HAMrı maalesef tarihler boyunca sarhoşluk verici İçki DİYE ANLAMIŞIZ. ama BİRBİRİMİZE DİN ADINA İYİ KAZIK ATMIŞIZ. Oysaki tam tersidir Kuranda İÇKİ HELAL dir. Yeter ki hangi iş üzere iseniz ya da olacaksanız bu işin usulüne uygun yapılamasına müdahale etmeyecek dozda içmeye dikkat edelim. Bu dozu ayarlama noktasında kendisine güvenmemeyenler de İÇMESİN. Selam ve muhabbetle.
YORUMLAR
Formun Üstü
Halil Ibrahim Ülgü MUHKEM denilen kavram senin tecrübe ede ede geldiğin yada getirildiğin konumdur. Bu MUHKEm deyiminin manası apaçık yada herkesin anlayabileceği şeyler değildir. Misal 47/20 yi açınız Orada içinde KITAL bulunan MUHKEM bir sure indirilmişliğinden bahseder . İşte arkadaşlar Eğer 3/7 deki MUHKEM deyimini klasik manada anlarsak 47/20 ye göre sadce içinde KITAL deyimi geçen sureleri MUHKEM kabul etmemiz gerekecektir. diğer Sureler de MUTEŞABİH olacaklar ve bunlarında sadce allah tarafından bilinebileceğini kabul etmiş sayılacağız: yani FAİZ ZİNA CENNET CEHENNEM SALAT SIYAM SADAKA ve daha binlercesi MUTEŞABİH hükmüne geçmiş olacak yani anlamlarını sadce allah bilecek: Çünkü 47/20 ye göre MUHKEM olarak zikredilen tek SURE içinde KITAL yani SAVAŞ ayetlerini barındıran SURE yada SURELER dir: Eğer başta 3/7 deki MUHKEM deyimini doğru anlamazsanız Böylesine bir SAÇMALIĞA evet demek zorunda kalacaksınız: Oysa MUHKEMAT deyimi Bir şeyin tecrübe edile edile elde edilmiş Sağlamlıdır 47/20 de anlatılan şey ise Daha önce de kazanılan ve bu kazanımların verdiği tecrübe ile yine KAZANILMASI KESİN olacak olan bir Olay yada savaş karşısında kalblerinde marad olanların KORKAKLIĞI konu edilir. Bir İnsanın KALBİNDE MARAD olması demek o insanın MANA dan ziyade ŞEKİLE önem verdiğini gösterir.
Halil Ibrahim Ülgü 3/7 de Muteşabihe uyma yoktur. Muteşabihin TEŞABEHE sine FİTNE ARAMAK amacıyla uyma vardır: gerek Muteşabihe uymak ve gerekse bunun teşabehesine uymak GEREKLidir GÜNAH değildir. FİTNE ARAMAK amacıyla muteşabihin teşabehedsine uymak yasaklanır. Bıçak almaya çarşıya gittiğinizi söylerseniz kimse size ilşmiz ama ADAM ÖLDÜRMEK için bıçak almaya gittiğinizi söylerseniz Millet başınıza üşüşür ve sizi caydırmaya çalışır. İşte yasak ola budur. Bir adamın anasına avradına söversiniz amacınız onun iyiliğidir. Bu teşabeheye uymaktır. Aynı sövmeyi onun iyiliği için değilde toplum içinde küçük düşürmek için yaparsanız bu teşabeheye FİTNE ÇIKARMAK amacı ile uymaktır. Birincisi makuldür ama ikincisi ADAMLIK değildir. FİTNE çıkarak için TEŞABEHEYE uymaya engüzel çrnekler 2/246-249.cu ayetlerdir.
Feridun Akgül Halil Ibrahim Ülgü hocam ayette min ledun ve uhkimet aynı anda kullanıdığına göre bundan ne anlamalıyız.
Elif lâm râ kitâbun uhkimet âyâtuhu summe fussılet min ledun hakîmin habîr
Halil Ibrahim Ülgü Hiçbir şeyin göründüğü gibi olamayabileceğini(elif lam ra) onu tecrübe ede ede öğreneceksiniz(kitabun uhkimet ayatuhu) bunu öğrenirken de sadce bunu değil bu tecrübeler size başka şeyleri de öğretecek(sümme FUSSİLET min ledün Hakiymiun habiyrün).
Halil Ibrahim Ülgü yenile yenile yenmesini ,yıkıla yıkıla ayakta dik durmasını, çarpıla çarpıla çarpılmamayı, aldatıla aldatıla aldaltılamamayı öğreneceksiniz. İşte bunlar sizin için hayatın yani KİTABIN tecrübeleri YANİ MUHKEM ayetleri olacak. hayat size hiç bir şeyin göründüğü gibi olamayabileceğini öğretecek İşte bu da ELİ FLAM RA . dır.
Feridun Akgül Yani meallerde ki anlam doğru değil Mealler kitabın açıklanmış olduğundan bahsediyor oysa ortada bir açıklık yok.
Halil Ibrahim Ülgü Mealler adamı ya ataist ya deist yada SAPIK yapar. İyi bir mealcinin İYi bir SORGULAYICI karşısında hiç bir şansı yoktur. Kuran MEAL değildir. Meallerin allahın kurana koyduğu ve rahman suresinde ziktrettiği 30 adet tekniğin kullanılarak tüm sorulara cevap verebilen haline KURAN denilir. KURAN Tedrisat ilmidir. TEDRİSAT ilminin Belkemiği ise KUVVETLİ SORGULAMAdır.
Halil Ibrahim Ülgü allahı kuvvetli sorgula KORKMA o kendine ve indirdiği ilme güveniyor. Sendeki bu cehdi gördüğü an seni, ilmine ortak edecektir. Çünkü allah hepimizin LORDudur Hepimizden daha zekidir EN ZEKİ dir: bu ilm onun dehasının bir tezahürüdür: Böylesine bir ilm Kulllarının kemdisini sorgulamasından ŞEREF DUYAR. Kendini sorguluyanı da EŞREFİ MAHLUKAT kılar.
Feridun Akgül Körü körüne inanmak zaten inanmak sayılmaz neyse doğru düzgün öğrenmek lazım.
M'Ali Uzun Vedat Erdem kardeşim,yorumlarınızda Allah'a nasıl konuşacağını(!)öğretmeye çabalıyor gibi bir amaç var sanki.En azından öyle algılanıyor.Zorlama tevillerle ve mantıksal çözümlemelerle kelimelere dans yaptırıp,istediğiniz fügürü oynatıp sonrada "şudur budur" diye hüküm veriyorsunuz. Allah müşriklere neces demiş,diğerlerinede kafir,müfsid,fasık,facir v.s. demiş.Neces kötüde bunlar iyimi yani?! İkincisi daha öncede sizden duyduğum ve itiraz ettiğim şu zannınız;Allah müşrikleri sevdiği ve sevmediği "ünvanlar" kategorisine koymamıştır diye bir şey yok Kuranda. Tam tersine müşriklerle ilgili tüm ayetlerden Allah'ın müşrikleri en azından hiç sevmediği açıkça görülür.Ve bununla ilgilide biri iki ayet meali vermiştim. Yanlış bir zan üzerine bina kurmağa çalışıyorsunuz ve İçki Helaldir diyorsunuz.Tedebbürü,türkçedeki bozuk anlamını göz ardı ederek "dubur" olarak kullanmanız gibi.Başörtüsü ile ilgili yorumunuz kusura bakmayın Z.beyazvaridir. Oluşturduğunuz tikenli çalılık, maalesef güzel tevil ve yorumlarınızı farkındamısınız zayi ediyor.
Vedat Erdem M'Ali Uzun kardeşim;
1- "Allah'a nasıl konuşacağını(!)öğretmeye çabalıyor gibi bir amaç var sanki.En azından öyle algılanıyor" demişsiniz. Haşa en azından öyle bir niyetimiz yok. Biz 7/52 (..kitabı getirdik ve İLM üzre açıkladık...) belirtildiği gibi Allahın açıkladıklarından gördüklerimizi paylaşıyoruz. Açıklanmış şeyin bizim kalemimizden ya da ağzımızdan çıkıyor olması da dediğiniz gibi algılanmasına sebep olmamalı. Ancak bu bilgiler sorgulanmalı ya da karşı teknik görüşler serdedilerek, ola ki yanlışlarımız düzeltilmeli ve bize geri adım attırılmalıdır. Bu yaklaşım karşısında gerekeni yapmayı imanın gereği olarak görürüz.
2- Allah sevdiği ve sevmediği ünvanları tek tek açıkça beyan etmiş bu konuda farklı bir bilginiz varsa ortaya koyun birlikte değerlendirelim.
3- İçki konusunda 4/43 ü yok mu sayacağız?
4- Tedebbür nedir ? Sizden alalım lütfen...
5- Başörtüsü konusuna gelince, biz herhangi bir konuda ilmi bir veri ortaya koyduğumuzda AMAN herkes bizi alkışlasın ya da bizi sarıp sarmalasın diye bir endişemiz yoktur. Çünkü kuran muhatabına, muhatabın duymak istediklerini değil kendi doğrularını söyler. Bize düşende aksi ispat edilmediği sürece bu doğrulara teslim olup arkasında durmaktır..
M'Ali Uzun Sevgili Vedat Erdem! Öyle zannettiğim için özür dilerim. Bu açıklamanıza çok sevindim.
Allahın sevdiği ve sevmediği ünvanlar(!) dan bahisle müşriklerin ne sevdiği nede sevmediği gurupta olduğunu sizi tanıdığımdan beri ileri sürüyor ve bu yanlış bilgi üzerine de bir sistem inşaa etmeğe çalışıyorsunuz. Gördüğüm tüm meallerde 9/28 in meali şöyledir;"Ey iman edenler! Müşrikler bir pislikten ibarettir. Onun için, bu yıldan sonra Mescid-i Harama yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan endişe ederseniz, Allah dilerse, sizi lütfundan zenginleştirir. Çünkü Allah alîmdir, hakîmdir." Burada ALLAH müşrikleri karşı "nötr" yada "Allah'ın sevdiği/sevmediği Listede yok" iddiası kesin bir hüccetle batıl olduğu görülmektedir.Bunu size ilk tanıştığımız diyaloglarda söylemiş ve sizde "beğenmiştiniz" Ama görüyorum ki yanlış anlayışınızı ısrarla devam ettiriyorsunuz. Allah "necis" diyor (müşriklerle ilgili tüm ayetlerde bir şekilde olumsuz,aşağılayan yargılar malum.) ve onları artık Mekkeye (Haram bölgeye) sokmayın diyor,Hac geliriniz azalır diye de endişe etmeyin buyuruyor, Sizse aksini iddia ediyor ve bu yanlış iddia üzerine kurduğunuz teoride ısrar ediyorsunuz.Allah Hangi ayette "tek tek saymış" !? Necis dediği ve Sokmayın dediği bir zümre için; müşriklere nötr davrandığını nasıl bir tevil yöntemiyle ayetlerden çıkartıyorsunuz?
Bahsettiğiniz 4/43 İçki yasağı ile ilgili ilk ayettir.Sonradan gelen ayetlerle yasak taki istisna kaldırılmıştır.
2/219 ile,el hamrı büyük günah olarak nitelenmiştir.
5/90 ile, el hamrı/içki şeytanın pisliği olarak lanetlenmiştir.
5/91 ile,hamrı/meysir şeytanın insanların arasına düşmanlık/çatışma sokacağı bir tuzak/yöntem olarak olumsuzlanmıştır.
4/43 ayetini tabiî ki yok saymayacağız. Mesela Alkolik bir insanın hidayet bulması durumunda tedavi sürecinde bu ayet bir rahmet niteliğindedir. Bununla normal sağlık koşullarına sahip müminler asla amel edemez. Nihai hükümleri çiğnemiş olur. Ki bu yöntem beşeri hukukta da söz konusudur.
Baş örtüsü ve İçki konusunda kavramları zorlama tevillerle kendi kafamıza göre lugat manalarından kök analizlerinden istifadeyle 1400 yıldır nesilden nesile gelen uygulamaları,mütevatir haberleri reddederek mana vermek usulsüzlük olur.Yanlışa sürükler.Kadının dış giysi olarak baş örtüsü kullanması Allah elçisi Muhammed’le gelen bir emir değil,tüm İslam tarihi boyunda Ademden buyana gelen bir emirdir ki hem Yahudilikte hem de Hıristiyanlar da böyle bir yasağın olduğunu görmekteyiz.
Dubur Türkçede galat olarak “göt” manasına kullanılmaktadır. Davette dil davetin olmazsa olmazıdır. Allah dile önem verdiğinden elçi gönderdiği kavmin içinden ve o kavmin dilinden uyarı ve müjdesini yapmıştır.
Dedepbür e verdiğiniz mana doğrudur.Kullanım şekli kökü açısından eleştirdim. Bunun duburu şudur demek yani.Bunun yerine “bu ayetin arka planında şu vardır”.Yada “ bu ayeti dedebbür edecek olursak” denilebilir.Bir şeyin arka planını düşünmek,irdelemek,araştırmak manasınadır.Sizde bu manayı veriyorsunuz zaten.
M'Ali Uzun İçki ve başörtüsü konusunda mümin kardeşlerinz sizi beğenmez olacağı kesindir. Bir o kadar kesin olanda; başta şeytan la ve avenesi durumundaki fasıklar,facirler,münafıklar v.s. sizden çook memnun olacaklardır. Buda kesindir ve günümüzdeki şahitliklerimiz bunu göstermektedir. Bir TV ye çıkın başörtüsü ve içkinin yasak olduğu kuranda yoktur değin sizi ekranlarına sıraya geçercesine davet edecek TV lere bir bakın; İslama düşman olan TV ve Şeytan la hizmetkarı olan TV lerin sıraya girdiğini göreceksiniz.Ama Rabbine yönelmiş mü'minleri ise üzmüz olacaksınız. Bu açıdan ne dediğine de ne yaptığınada çook dikkat etmek durumundadır.
Halil Ibrahim Ülgü M'Ali Uzun:4/43 ayetini tabiî ki yok saymayacağız. Mesela Alkolik bir insanın hidayet bulması durumunda tedavi sürecinde bu ayet bir rahmet niteliğindedir. Bununla normal sağlık koşullarına sahip müminler asla amel edemez. DEMİŞSİNİZ. 4/43 ün bu tür alkolik iman edenleri muhatab aldığına dair deliliniz kuranda hangi ayettedir? ben bu ayetin başında yada ortasında ''ey alkolik iman edenler'' deyimini göremedim: Lütfen bu ayetin ALKOLİKLERİ muhatab aldığına dair DELİL getiriniz. AYRICA'' Bahsettiğiniz 4/43 İçki yasağı ile ilgili ilk ayettir.Sonradan gelen ayetlerle yasak taki istisna kaldırılmıştır'' DEMİŞSİNİZ: buna göre bu ayetin ÖNCE 5/90,92 ve 2/219 un da sonra indirildiğini yine sadce kurandan ispatlayınız. biri de size bunun tam tersi olduğunu iddia ederse bunu nasıl yada hangi ayetle çüreteceksiniz? AYRICA : Kuranda geçen ''PİSLİK'' kavramları 4 tanedir bunlar RİCS,RİCZ,RUCZ ve NECES tir. 9/95 te allah munafıklara RİCS deyimini kullanırken Muşriklere NECES deyimini kullanmıştır: Özellikle bu iki PİSLİK lavramı arasındaki farkı açıklarmısınız? Munafıkları RİCS yapan sebep ile Muşrikleri NECES yapan konumları nelerdir?: ayrıca 9/28 de geçen ce NECES olarak nitelendirilen EL MUŞRİKUNE deyimi ile 2/221 de geçen EL MUŞRİKİYNE deyimi arasındaki MANA FARKINI izah ediniz: Allah neden El muşrikiyne şeklindeki muşriklere NECES dememiş te EL MUŞRİKUNE şeklindeki muşriklere neces demiştir? AYRICA: 9/28 senin hayaında nerededir? sen hiç böyle bir muşriği hayatın boyunca mescidiharama yaklaştırmama girişiminde bulundun mu? eğer bulunmadınsa Bu ayet senin hayatında nasıl yer bulacak? Lütfen bu sorulara teker teker ve yalnızca KURAN dan cevap veriniz.
M'Ali Uzun Halil İbrahim Ülgü kardeşim. Kuran üzerinde bu kadar yoğunlaşmanız hem sizin için hemde diğer kardeşler için söylüyorum takdire şayan bir durumdur. Tebrik ederim.Rabbimiz rahmaniyeti hürmetine gayretlerinizi hayra tebdil eylesin. Buradaki açıklamalarınızdan Kuranı anlamada ilmi bir medodolojiye sahip olmadığınız anlaşılıyor. Bir ayetin ne zaman nuzul olduğunu hangisinin hangisinden önce yada sonra nazil olduğunu ya gelen rivayetlerden anlarız yada konuları üzerinde dedebbür ederek anlarız. Akılın ve düşünceninde bir ayet olduğunu unutmayalım.Allahın kötü,necis,şeytanın pisliği olarak gördüğü bir fiili ve şeyi istisna getirerek yasaklayan bir ayetle tümden yasaklayan bir ayet gördüğümüzde; bahsettiğim ilmi metodoloji ile yada dedebbür ederek istisnai yasağın ilk,külli yasağın da sonra olduğuna hükmederiz ki rivayetler de bu yönde olursa isabetli bir sonuca varılmış olunur. Ayni soruyu ben başka açıdan sorayım;Yorumunuzda geçen kavramlara verdiğiniz manaların hangisi Kur'anın hangi ayetinde geçer? Tabiiki geçmez.Arapça Lugatlardan analiz ve yorum yaparak şöyledir böyledir diyorsunuz. Yorum ve tevil; Kuran bütünlüğü ve Kurana bağlı olanların mütevatiren nesilden nesile gelen (Namaz,oruç,kurban,hac,abdes v.s. gibi) uygulamalarını göz ardı etmeden yapılmalıdır ki anlamlı ve makbul olsun. Allah rasulünün pratiğine hürmet edilmiş en azından hassasiyet gösterilmiş olsun.Güzel,isabetli yorum ve tevilleriniz olduğu kesin. "içinizdeki rasul"e verdiğiniz anlam gibi.Ama unutmamak lazım ki bu hem Peygamber muhammede gider hemde sizin dediğiniz gibi içimizdeki vicdana da gidebilir."Yok illada bu manaya gelir diğeri batıldır/yanlıştır" demek,Rabbin yerine geçmek anlamına gelir. Alim olan Allahtır. Hatadan beri olanda Allah'ın elçileridir. Onlar da ancak Allah'ın müdahalesi ile anında düzeltildikleri için böyledir.Bizlerin ilmi mutlak değil eksik ve sorunludur.Selam ile.
Hll Srgn Arapça lugat kullanılmıyor , bu tespitiniz yanlış M.Ali bey..

Ayrıca bahsettiğiniz İLMİN nuzul sıralamasına bağlanması genelin yaptığı bir uygulama..Fakat bunu KİTAB ile tescilleyen bir açıklama yapmamışsınız..Yada ben göremedim özür dilerim..

Birde şunu sormak istedim ;
Herhangi bir mana elde ettiğinizde onun doğruluğunu size kabul ettirecek KURANİ KRİTERLER nelerdir ? Hangi ayetlerde bunların açıklanması yapılmaktadır ?

Selam..
M'Ali Uzun Selamunaleykum Halil Kardeşim.Lugat kullanılmaması daha bir eksikliktir.Kuranı anlamada Lugatın,etimolojik kritiğin,sebebi nuzulün,nuzul zamanının,kıssaların,bizatihi Kuranın kendisinin,Kuran üzerine emek sarfetmiş ilim erbabının çalışmalrının ayrı ayrı rolü vardır. Ama Kuranı anlamada en önemli olanın Kuran üzerinde yoğunlaşma,düşünme ve araştırma olmazsa olmaz bir şarttır.Bir doğruyu genel yaptı diye yada geçmişler/atalar yaptı diye reddetmek Kurani bir tavır değildir. Doğruyu alırız eksikliği varsa Kurana uydururuz. Akıl ve vicdan Kuranı anlamadaki rolü malumdur. Kuranda kuranı anlamada takip edilmesi gereken ve tarafınızdan da kullanılan başka da bir metodoloji varmıdır bilmiyorum.Açıklarsanız sevinirim.Kuranda bulduğumuz bir mananın sağlaması yine Kuran ayetleriyle yapılmalıdır.Müşriklerin sevilenler/sevilmeyenler listesinde olup olmadığı çıkarımının Kuran ayetleriyle test edilmesi gibi.Kuran açıkça müşriklere neces diyorsa bunu tevil etmek yanlış olur.Bir tek ayet olsa bile.Hamrın ilk ayetle kısmi yasağını dikkate alarak "helaldir" hükmünün batıllığını 2/219 ile,el hamrı büyük günah olarak nitelenmiştir.
5/90 ile, el hamrı/içki şeytanın pisliği olarak lanetlenmiştir.
5/91 ile,hamrı/meysir şeytanın insanların arasına düşmanlık/çatışma sokacağı bir tuzak/yöntem olarakniteleyen ayetlerle anlarız. Ayetlerin ayetlerle tefsiri yada Kuranın Kuranla tefsiri de denmiştir bu usule.Selam ile.
Vedat Erdem M'Ali Uzun kardeşim; Kuran üzerine yapılan samimi çalışmaları elbette küçümsemeyiz. Fakat kitabtan çıkarılacak kuran (DOĞRU MANA) müteşabih sistem, hurufu mukattalar ve kelime ilmi kullanılarak bulunur(7/52). Bu ilm dahilinden Allah kelimelere belli kurallar dahilinde bizzat kendi anlam bindirir. Dolayısıyla kavramları ve deyimleri manalandırmak için öncelikle bu ilm üzerinde kafa yormak gerektir. Bizim yaptığımızda bundan ibarettir. Elhamdülillah.
Osman Fındıkçı Kuranın bir ayetiyle ilgili yorum yaptığımda bana en çok söylenen şeylerden biri bu işin yöntemini bilmem gerektiği ve önce tefsir hadis fıkıh tarih okumam gerektiği şeklinde... Şimdi bunu söyleyen herkese şunu sormak istiyorum. Peygamberimiz ve sahabe tarih mi okudular? tefsir okuyana kimse okuma diyemez. Ama kuran okumak ve anlamaya çalışmak için tefsir okumak şart koşulmamalı...İşin aslı kuranı nasıl okuyacağımızı rabbimiz en güzel şekilde belirtiyor. Şeytandan Allaha sığınmak ve mucize oluşuna inanarak okumak yeterli... Sonra Rabbimiz kalbimizi islama açacaktır.
Hll Srgn KURANİ ayetlerle gösterilmiş KRİTERLERİ yine göremedim M.Ali bey..

24/31 , HAMR için yazdıklarınızı çökertir..

Benim size birşey yazabilmem için , öncelikle SADECE KURAN diyebilmelisiniz , nuzul sebebi , alimlerin kaynakları gibi yöntemler KURANİ KRİTERLER içerisinde değildir..Dediğim gibi , öyle olduğunu , bu yöntemi açıklayan ayetlerle göstermelisiniz..

Selam..
M'Ali Uzun Sevgili Vedat Erdem bahsettiğiniz ilmi yöntemi ne Allah Rasulü Muhammedden sav duyduk nede selef alimlerinden. İsabetli (doğru mana) tevilleriniz şahit olduğum gibi Kur'anla bağdaşmayan İçki,Hicab,müşriklerle ilgili tevilleriniz de söz konusu.Kuranda bahsettiğiniz "kural" sizin bir kuruntunuz.Yer yer doğru da çalışıyor olabilir. Allah'ın indirdiği ve uyulmasını emrettiği bir kitaba şifre ve anlaşılması zor kurallar koyması anlamsızdır.Allah ise anlamsız iş yapmaz.Bu kuralları siz üretiyorsunuz.Kelime ilminden maksadınız Kurani kavramların etimolojik arapça dil kaişdelerine göre çözümlemesi ise bu zaten ilk yüzyıldan bu yana Kuranı anlamada uygulanmaktadır.Yok bu değilse siz yeni bir şey icad ediyorsunuz.3/7"O ki, Kitab'ı sana indirdi; ondan bir kısmı muhkem (mânası açık, yorum götürmez, şüpheye yer vermez açıklıkta) âyetlerdir ki, bunlar Kitab'ın anasıdır. Diğer bir kısmı ise müteşâbih (mânası kapalı, yorum isteyen) âyetlerdir. Kalblerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak, (kendi çıkarına uygun) yorumda bulunmak için Kitab'ın müteşâbih olanına uyarlar. Halbuki onun yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşenler ise, «Ona inandık, hepsi de Rabbimizin katından (indirilme)dir» derler. (Bu hakikatleri) ancak akıl sahipleri düşünebilir.." Bu ayet üzerinde tedebbür etmenizi öneririm.Kuranı anlamada yaşanan zorluk Kuran'ın kendisinden değil,1400 yıllık Kuran dışı üretimden kaynaklanmaktadır. Vahiyle Kuran dışılıklar ayıklanırsa sorun büyük ölçüde ortadan kalkar. Ama bu sorunu çözmek için kendi kafamızdan şifreler ve kurallar vehmeder bambaşka bir sistem üretir Kuranı bununla izah etmeğe kalkarsak;İçki helaldir, Hicap yoktur,Müşrikleri sevilen ve sevilmeyen listesinde yoktur v.s noktasına savruluruz.Kuranın muttakiler için hidayet (2/2) olduğunu hepimizin bir an bile aklımızdan çıkartmaması şarttır.Neden "çökertsin" Hll Srgn!? SİZ gösterin Kuranda nerede var bahsettiğiniz Kuranı anlamayı sağlayan "ilmi yöntemi" bizde görelim.Allah Kuranın yol gösterici/Hidayet olmasını sadece taqvayı şart koşmuştur.Taqva sahipleri için ise Kuran apaçık bir beyandır,anlaşılması için kolaylaştırılmıştır v.s şeklinde Rabbimizin beyanları malumdur.Önce bu sistemi çözün/anlayın sonra Kuranı anlarsınız mutasavvıfların Uklulelbaba verdikleri batını anlama benziyor. Sizi takip edeceğimHalil Bey,Vedat Bey. Kuran üzerinde oldukça anlamlı bir mesai harcadığınız belli.Selam ile.
Hll Srgn Yer yer doğrumu çalışıyor ?
Siz bu kuralları geçtikleri yerlerde test ettiniz sanırım ?
Arkadaşım , hakkında bilgin olmayan konular hakkında KURUNTU deme..Döner dolaşır , elindekiler KURUNTU hükmünde olur , bunu senin çok çok üstünde insanlar defalarca yapmaya çalıştılar bilgin olsun..!

Kitap nedir ? Kuran nedir ?
Bilmeden , neyin kolay neyin zor olduğu hakkında gelişi güzel hükümler vermemeliyiz..!

3/7 ayetine verdiğiniz MEAL`i , yazılımı ile karşılaştırarak inceleyiniz..O ayette MUTEŞABİHE değil TEŞABEHE`ye uyma söz konusudur..Verdiğiniz meale bir soru soralım ve cevabını KURAN ile isteyelim ;
**Bir ayetin muhkemmi yoksa muteşabihmi olduğunu nasıl anlıyorsunuz ?
Misal TİN 1-2-3 muhkemmidir ? muteşabihmidir ? Neye göre , lütfen KURANDAN delillendirin..!

7/52`yi açınız önce ve okuyunuz..Bizde o ilmin , aşama aşama DELİLLENDİRİLMESİ MEVCUTTUR ARKADAŞIM , yoksa burada gelişi güzel seninle yazışmayız..! Bunun için önce SADECE KURAN diyebilmelisiniz ve KRİTERLERİNİZ KURANİ olmalıki anlaşabilelim..Aksi taktirde çok zor..

Selam..
Hll Srgn 24/31`de HAMR değiminin çoğulu mevcuttur M.Ali bey..Çökertmesinin sebebi bu..
Şimdi HAMR ile yazdıklarınızı tekrar okuyunuz , bir yerde emredilen diğer yerde pislik olarak nasıl kabul ediliyor kendiniz görünüz..MEALLER SİZİ YANILTIR..! Meallerle hareket ettiğiniz sürece yanılgılarınız devam eder..

Tedebbur akletmek değildir , onun karşılığı tefekkur ve fekehe olarak zaten geçer kitabta..Tedebbur , bir şeyin arka planıdır..!

KURANIN hidayet olabilmesi için , KURAN ne ? KİTAB ne ? bilmek gerekir..
Kuran bir kitabmıdır ? Kitab kuranmıdır ?
Zikr bir kitapmıdır ? Vahy bir kitapmıdır ?
Zikr kuranmıdır ? Vahy kuranmıdır ?
HANGİSİ HANGİSİDİR YADA HERBİRİ NE DEMEKTİR açıklarmısınız ?
M'Ali Uzun Hayret! Biri sarhoşluk veren içki için diğeri başörtüsü/hicap için kullanılyor. İçki baştaki aklın üzerini örtüyor baş örtüsü ise kadının ziynetini örtüyor. farklı anlamları olan kavram.Bu arapçada malum bir durum.Vahiy Kurandır ve elimizde mushaf şeklinde bulunmaktadır. İşi bu kadar zorlaştırırsanız içinden çıkamayacağımız bir bulmacaya dönüştürürüz. Tedebbürü sadece akletmek olarak açıklamadım. Zaten bu açıklamanız lugatlerdekiyle aynıdır.Siz hala müslüman hanımefedilerin ziynetlerini sereserpe teşhir edilmesinin helal olduğunumu söylüyorsunuz. Yada Rakının ve şarabın ve diğer sarhoşluk veren içkilerin helal olduğunu mu söylüyorsunuz!?
Halil Sergin Bizim için , içinden çıkılmayacak bir durum söz konusu değil.!

4/43`e göre bir damla içtim ve sarhoş olmadım..Namaz kılabilirim..Ne olacak şimdi M.Ali bey ? Hani İÇKİ haramdı ? Ne aklımı nede fikrimi örttü..!

Vahy Kuran ise , KURAN nedir ? Mushaf nedir ?
Halil Sergin Bizim kimsenin çıplaklığı yada giyimi ile işimiz yok , İNSAN OLSUN , ZİHNİYETİNDEKİ PİSLİKLERİ ÖRTSÜN , ne zaman nasıl tavır takınması gerektiğini bu kişiler bilir diyoruz..!
M'Ali Uzun ya rakı ve şarap!!?
Halil Sergin Siz sorumu cevaplayın lütfen..! Rakısını şarabını boş verin..
M'Ali Uzun Ama Allah boşverin demiyor Halil Bey!? Vedat Erdem Beyde içki helaldir,başörtüsü yoktur diyor! Oldumu şimdi!?Doğrularınıza eyvallah! Ancak Yanlış anlayışları elbetteki eleştireceğiz.Yanlıştan dönmekte erdemdir zaten.
M'Ali Uzun Gelelim sorunuza çoğu neces olanın azıda necestir.Bokun bir tütamıda boktur,bir damlasıda boktur. Allah tarafından şeytan işi pislikler olarak nitelenen içki,kumar,fal oklarından,mü'min azına çoğuna bakmadan uzak durur.Taqvada budur zaten.Taqva olmadanda Kuran yol gösterici olamaz.Sarhoş olmayacak kadar içmek şeytanın vesvesesidir ancak. 2/219,5/90-91 ayetlerle içki/hamr azıda çoğuda yasaklanmıştır,lanetlenmiştir.
M'Ali Uzun bahsettiğiniz 4/43 ayeti kerimesi yaygın içki mübtelalığı olan bir toplumda Allah merhameti ve hikmeti ile bir tedricilik getirmiştir. Bu ayet ile bir mü'min içki bağımlılığı yoksa amel edemez. İçkiye bağımlıysa ancak amel edebilir.
Halil Sergin M.Ali bey , sürekli kişisel çıkarım yapıyorsunuz..

9/28`de muşrikler NECES`tir yani B..K`tur deyimi kullanılır ve neces yani b...k deyimi sadece burada geçer.Herhangi bir muşriği NECES yapan ne tür bir amel olabilir ve bunun RİCS`den farkı nedir ? Lütfen bu ayrımıda bize gösterirmisiniz ?
Halil Sergin 2-
4/43 , sarhoş olmuş iman edenleri muhatab almıyor..Ayetin başı sabittir , EY İMAN EDENLER..!
Şeytana uyup sarhoş olmuş cümlesini MEALCİLER uyduruyor işin içinden çıkabilmek için..!
4/43`e göre ben BİR DAMLA alkol dahi alsam SALATI İKAME EDEBİLİRMİYİM EDEMEZMİYİM..!
Sarhoşum demedim dikkat ediniz lütfen..

İŞTE bu soruya verilecek dürüst bir cevap , HAMR konusundaki genel anlayışı allak bullak eder..!
Eğer , evet sarhoş eder o yüzden salatı ikame edemez dersen , millet sana bitarafı ile güler..Ama hayır dersen , o zaman 4/43`e göre bir damla alkol aldım ve salatımı ikame ettim , sorun yoktur ALLAH SALATINI KABUL ETSİN..Tamammı kardeş ? Tamaaam..Eee şimdi 5/90 ne olacak ??
Halil Sergin 3-
Sen bir ayeti , şuyu yoksa buyu yoksa değip HÜKMÜNÜ , YAŞANILABİLİRLİĞİNİ ortadan kaldıracak kadar cesursan , sana bu cesaretinden ötürü sadece helal olsun derim..!

Şimdi sarhoş olmayacak kadar içmenin şeytan vesvesesi olduğunu bana KURAN ile ispat ediniz..Aksi taktirde ya kişisel çıkarım yapmaktan vazgeçin yada kişisel çıkarımlarınız kendinizi bağlasın , bana din diye anlatmayın..Ben sizden KURANİ delillendirmeler istiyorum..!
Halil Sergin Ve hala daha KİŞİSEL ÇIKARIMLARLA hareket etmeye devam edecekseniz ben yazışmamı bitireceğim sizinle..

Selam..
Osman Fındıkçı Hamr veya humurla ilgili ayrıntılı bir değerlendirme alabilir miyiz? Mümkün müdür acaba? Alkol değilse, örtünme değilse nedir hamr?
M'Ali Uzun Halil Sergen Beye! -1- 4/43`e göre bir damla içtim ve sarhoş olmadım..Namaz kılabilirim..Ne olacak şimdi M.Ali bey ? Hani İÇKİ haramdı ? Ne aklımı nede fikrimi örttü..!” diyorsunuz.
Bu nasıl bir örnektir Halil Sergen!? Siz bir damlayla sarhoş bile olmuşsunuzNe dediğinizin farkında değilsiniz Kuran Talebesine ne böyle bir davranış yakışır nede böyle bir örnek. Allah ile zıtlaşma anlamına gelir bu örneğiniz?
İçki ne müşrik Mekke de nede günümüzde Allah yokmuş gibi yaşayanların “bir damla “ içmek için yada esans olsun diye ürettiği bir şey değil.Siz esansla “içkiyi” biribirine karıştırıyorsunuz.Söylediğiniz bir damla içtim örneğinin hiçbir pratiği olmadığını sizde biliyor olmalısınız.Hiç kimse Rakıyı ve Şarabı “bir damla” ilk defa ağzına sürerken bile içmez!!!
2-Siz bir Kurana Talebesi olarak “Bizim kimsenin çıplaklığı yada giyimi ile işimiz yok ,” Rakısını şarabını boşverin..” diyorsanız ASIL KİŞİSEL ÇIKARIM BUDUR!Bu bize hiçte yabancı bir tavır değildir. Siz ayetleri konjoktürel olarak kendinize göre yorumluyorsunuz.Takipçileriniz arasındaki açık saçıkları ve alkolü tüketmekte bir beis görmeyenleri ürkütmemeğe matuf bir kişisel çıkarım olabilirmi?.
M'Ali Uzun -2- 3-İki de bir “kişisel çıkarımı” olumsuzluyorsunuz. Benim çıkarımlarım elhamdulillah Kuran bütünlüğünden ve tarihi bilgilerden ve de gelen haberlerden hareketle yapılmış yorumlardır.Haşa Vahiy gibi mutlak doğrudur iddiasında da değilim.
4-Ne kadar kibirlenseniz kibirlenin Halil Bey İblis kadar bir İLME sahip olamazsınız! Bu acı uyarıyı bir Kardeşten alınmış marufu tavsiye sadedinde kabul edin lütfen!Mü’min müminlere karşı alçak gönüllü/mütevazidir,fasık ve facirlere karşı değil!Kuran çalışmalarında müminlerin vasıfları sadedinde buna tanık olmuşsunuzdur.
5-4/43 ün nazil olduğu dönemde ve bugün insanın aklını örten,karartan,aklını başından alan,sarhoş eden, kendini bilmeyecek durumda olma, mest, sermest, başı dumanlı, kafası iyi, kafası dumanlı, kafası kıyak olma hali “Sukara” ya sebep olan NEDİR? 2/219 ve 5/90-91 kumarla,dikili taşlarla birlikte anılan ve “şeytan ameli bir pislik” olarak nitelenmektedir. Bir damlayı da şeytan vesvese ile bu pisliği yutturur Ademevladına.Adem as gibi tevbe etmesini bilmezsek ilahi helakin bizi beklediğini söylemek “şahsi çıkarım” olmasa gerek.
6- Halil Sergen Facebook sosyal paylaşım platformudur ve mülkiyeti de Mark Zuckerberg adlı bir kişide olduğunu hatırlatırım. Sizi yazışmaya zorladığım falan da yok. Yaptığım bir itiraza itiraz ederek tartışmaya giren Sensin.Uslubun hiç Kuan ahlakı ile bağdaşmıyor bilesin. “Bir yeriyle “ gülmek tabiri Eminönü /galata jargonu olabilir lakin asla bir Kuran Talebesine yakışmaz.
Selam ile!
M'Ali Uzun Ayrıca "Bizde o ilmin , aşama aşama DELİLLENDİRİLMESİ MEVCUTTUR ARKADAŞIM , " dediğiniz bu muazzam (!) çalışmayı kitaplaştırdınızm!? Değilse büyük ihmal:) Bu çalışmayı görmek isterim.
Halil Sergin- M.Ali bey , ben size hayatın bir gerçeğini sundum..Siz ise hala daha bunu görmezden geliyorsunuz..

Size herhangi bir çalışma sunamam , profilden sunulduğu kadarına sahip olursunuz..Çünki sizinle asgari müştereklerimiz BİR OLMADIKÇA ANLAŞMAMIZ SÖZ KONUSU OLMAZ..Bu yazışmada bunun bir örneğidir arkadaşım..!
M'Ali Uzun -selametle arkadaşım!
Formun Altı