28 Kasım 2009 Cumartesi

Allah’ın Adıyla…Başlarken.

        Ibadurrahman YORULMAZ  26.11.2009
    Neden Mahrumlar ve Mustazaflar!? Mazlum,mahrum ve Mustazaflar Allah’ın Halkıdır. Allah yalınayakların,mahrum ve mazlum,istizafa uğratılmış halkların yanında olmuştur. Onların imdadına koşmayı,yoksulları doyurmayı,hatta onlara yardım ederken bile hassas davranmayı emrederek büyük bir alaqa göstermektedir. Allah, İnsanlığı; eşit ve özgür yaratmış,onları türlü nimetlerle rızıklandırmış,yeryüzünü İnsanlığın istifadesine sunmuştur.  Rabbin muradı; adalet,barış,kardeşlik,sevgi ve yardımlaşma ile Yeryüzünün Darus- Selam  olmasıdır. Fakat,İnsanın bencilliği,cahilliği ,tuğyanı,açgözlülüğü ve nankörlüğü nedeniyle yeryüzü bir fesad yurdu haline getirilmiştir. Egemen mütrefin (Güç-Para-bozulmuş din üçlüsünü elinde tutan sınıf),yer yüzünde fesadı yaymış,insanları biribirine düşürmüş,ahlaksızlığı,hayasızlığı güzel gösterip toplumları dejenere ederek sürüleştirmiştir.
    Ülkemizde,tek  Ulus yaratma adına,Ermeni ve Rum Halkları ana yurtlarından sürülmüş,Türkler,Kürtler,Çerkezler; dini baskılar,yasaklamalarla dini kimliklerinden arındırılıp pagan bir anlayışa mahkum edilmiştir.Halkların görüşü bile alınmadan diliyle,diniyle,kültürel değerleriyle,etnisitesiyle (!) oynanmış,inkar edilip yok sayılmış,direnenler birşekilde imha edilmiş geride kalanlar korku, baskı ve işkencelerle boyun eğdirilip teslim alınmıştır. İkinci Dünya Savaşından sonra, Soğuk Savaşla birlikte yeni dönemde Gladio'nun Psikolojik harp taktikleri ile sağ-sol çatışmaları körüklenmiş,Alevi-sünni ihtilafı kışkırtılmış,halklar birbirine kırdırılmış, Cunta Rejimlerine her on yılda bir kurtarıcı rol verilmiştir.Soğuk Savaşın bitimi ile yeni bir kamplaşma kumpasına gidilmiş,Türkler ve Kürtler birbirlerine düşman kılınmak maksadıyla türlü komplolar düzenlenmiştir. Bu ahlaksız yöntemlerle toplumsal tesanüd,dayanışma,birlik ve beraberlik yara almış,suni kamplaşmalar yaratılmış,Halk; üçüncü Dünya Ülkesi vatandaşlığına mahkum edilmiş,  askeri vesayet egemen kılınmıştır.
    Tüm bu Pagan Roma yöntemlerine karşın; Halklar, direnmesini bilmiş,insanlık dışı bu toplum mühendisliğini kısmende olsa işlevsizleştirmesini bilmiştir. Bu mütref sınıf;bir taraftan Gladio/Ergenekon Operasyonları ile köşeye sıkıştırılırken  diğer taraftan da, Şeyh Said Kıyamı ve  Dersim Faciası gerçeğinin gün yüzüne çıkması ile  yedeklerine aldıkları Alevilerin ve Alevi Kürtlerin desteğini kaybetme süreciyle yüz yüze gelmiştir.     
    İşte bu vasatta;Dini,siyasi,ekonomik açıdan güçsüzleştirilen Mustazaf kitlelerin, en hayati ihtiyaçlarını karşılayamaz hale getilen Mahrumların kurtuluşu,yeniden dirilmesi,kendini bulup silkinmesi için, cılız da olsa bir çığlık olabilme adına buradayız!

27 Kasım 2009 Cuma

Bu Kadarıda Fazla!

            Danıştay'ın; Başörtüsü,İslam,laiklik konularındaki  Kararları hep tartışmalı olmuştur. Geniş Halk kitlelerinin aleyhine olan ve hukuklada bağdaşmayan bu kararlara bir yenisi eklenmiştir:Danıştay 8.Dairesi;YÖK ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini durdurması,tam bir faciadır. Aslında bu kararla 8. Daire, Danıştay'ın güvenilirliğini yerle bir etmiştir. Danıştay'da demokrasi,hukuk,barış,özgürlük konularının Toplumumuz için "Teferruat" olduğuna inanan çok sayıda üyenin olduğu bilinen birşey. Bakalım Siyaset bu müşkili nasıl aşacak!

Toplumsal Bir projede Birleşmek!

                        Mü’minler Birbirlerinin Velisidir!
               Peygamber ve Ona gönderilen Vahiy;insanlık için kuşatıcı İlahi bir projenin vasıtalarıdır. Bu nedenle  her elçi;Toplumuna Allah’ın mesajını ilettiğinde toplumun çalkalanmasına,kamerin ortadan yarılması gibi bir mucizevi oluşla iki bloğa ayrılmasına neden olmuştur.İman edenler Peygamberin rehberiyetinde Cahiliyeden sıyrılıp ayrılmıştır. Din başlı başına hayatın tüm alanlarını kuşatan İlahi bir projedir. İnsanlardan iman edip itaat isteyen ve tebliğle insanları kurtuluşa çağıran,iman edenlerin birbirlerinin velisi kılan bir projeden bahsediyoruz. Ve Dinin  ana kaynağı Kur’an,Bize her alanda neyi,nasıl,niçin,nezaman,nasıl yapmamız gerektiğini,neye,nasıl inanmamızı göstermekte ve öğütlemektedir.İnsanın Kur’an ahlakı ile yaşayan Kuran olması,toplumda bir Ümmet oluşmasına ve dolayısıyla İslami bir anafor meydana gelmesine neden olacaktır. Tabiki bunun için İnsanın Kur’andaki İlahi projeyi gönüllü ve samimi olarak üstlenip Toplumsallaştırmak için harekete geçmesi gerekmektedir. İnsanın Halife olarak yaratılmış olması  bu misyonu üslenmesi ile anlam bulacaktır. Unutulmamalı dır ki Vahiy müntesiblerine nasıl bir insan olunması gerektiği konusunda örneksiz bırakmamıştır. Rasulullah’ın,(sa) Kur’an müntesiblerince her alanda,her davranışta örnek alınması gerekliliği olan bir model olduğu  hatırlatılmaktadır.
                       Biz Bilinci: Tevella1  ve Teberra.2
              Parçalanmış bir zihin ve parçalanmış bir dini anlayışla “Biz” olmak  yani Vasad Ümmet olmak mümkün görülmemektedir. Müslüman tahayyülünün Vahiyle ve Rasulullahın eşsiz sünneti ile yeniden inşa edilmesi zarureti bulunmaktadır. İnsanlık ailesi içinde birey  ve toplulukları ile ,sevgi,dayanışma,eminlikleri ile bir cazibe merkezi oluşturabilmek; Biz bilincinin ihyası ile mümkündür.3   Velayet bilinci,öncelikle sevgi, merhamet ve dayanışma üzerinde yükselmektedir. Müslümanlar böyle ideal bir,Biz bilinci oluşturmadan yapacağı her eylem,içi boş,anlamsız ve işlevsiz olacaktır. Bu nedenle tebliğe ve yardıma en yakınlardan başlanması,sevginin ve dayanışmanın sihhati açısından gerekli ve anlamlı bir usuldür.4  İslam şirkten,kötülükten,fısk ve fucurdan   tebberri etmemizi ve Tevhide,marufa,iyiliğe,hayr ve hasenata,İslam cemaatine tevellayı yı emretmektedir. Tevella muabbetle,tebberri ise buğz ve düşmanlıkla oluşmaktadır. Yani Hak ve Hakehline muabbet etmek ve Batıldan   ve ehli batıldan tebberri etmek Mü’min olmanın  gereğidir.5  Velayet Bilincinin (Biz Duygusu) temelinde  sevgi ve muabbet,dayanışma ve merhamet yatmaktadır. Allah sadece inananları kardeş ve biribirlerinin velisi kıldığına göre Sevginin ve merhametin ,mü’minler arasında  paylaşılması,yaygınlaştırılması  hem dini bir yükümlülük hemde Vasad Ümmet olmanın bir zaruriyetidir. Her insanın bir kalbi vardır6 ve her kalp te ya Hak muabbeti vardır yada batıla olan muabbet vardır.
            Öncelikle Bizler için  Kur’an hükümlerine uyub,yaşam tarzı ve ahlak edinme zarureti  vardır. Biribirimizin değer ve kıymetini bilmeden başkalarına dini tebliğ lüksümüzün olmadığını anlamamız gerekmektedir. Hemen yanı başımızdaki mü’min bir kardeşimize bir selamı,bir gülümsemeyi,bir hal hatır sormayı çok görürken,başkalarına tebliğ  adına da olsa pek nazik,sevecen,kibar davranışın en hafifinden bir anlamı olmadığı ortadadır. Yada yakınlarımız,komşularımız,hemşehrilerimiz arasında fakru zaruret içinde en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda olan  insanlar dururken, varsa yoksa hiç görmediğimiz,göremeyeceğimiz,dertleşemiyeceğimiz insanlara yardım için gayretli gözükmemizin altında yatan gerçek ne olabilir!?  Halkın en hayırlıları ile şerlileri nasıl ki Ahiret Yurdunda birbirinden ayrılacaktır,7  bu Dünya hayatında da eşyanın tabiatı gereği mukadderdir. Eğer bu olmuyorsa kalblerin birbirine meyli ve benzemesi gibi bir facia ile karşı karşıyayız demektir.
                      Kur’an Okumalarındaki Amaç.
             Vahyin nuzul döneminde Kur’an okumalarının yegane maksadının Rabbin muradını anlayıb tezkiye ve terbiyesine teslim olmayı amaçladığı bilinmektedir. Her kes birbirini Kur’ana uymaya davet ediyor ve uyarıyordu. Her müslüman birbirini kontrol ediyor,eksiklikler tespit ediliyor ve giderilmesi tavsiye ediliyordu. Emri bil maruf ve nehyi anil münker başta Rasulullah olmak üzere tüm Mü’minler tarafından yaşam tarzı haline getirilmişti. Bu salihat bu gün, modernizmin ve laisizmin etkisiyle terk edilen ibadetlerin başında gelmektedir. İnsanlık içinde ,özgün ve  örnek bir ümmet oluşturmak gibi bir yükümlülük,Mü’min olmanın doğal bir sonucudur. Eğer bir toplumda inananlar bir cemaat/ümmet oluşturamıyorlarsa bu kamil manada  mü’min olunamadığından kaynaklanmaktadır. Kur’an okumaları salt bilgi edinme amaçlı olduğunda vahyin öngördüğü değişim ve dönüşüm gerçekleşmeyecektir. Kur’an okumalarıyla, Vahyin tahayyülümüzü ve dünya görüşümüzü inşaa etmesine müsaade eder, bu yolda azim ve çaba gösterir isek,bu çabalar  doğru bir anlam kazanacak ve verimli olacaktır.Bu nedenle Müslümanlar, Sevgi ile işe başlamak  ve Biz bilincini yeniden ihya etmek durumundadır.   Aksi durumda Kur’andan çok bilgi edinilmiş ama yaşam tarzı ve dünya görüşü itibariyle  İslamdan uzak  cahiliyeye yakın bir tarz ortaya çıkmış olur ki bu durumu,Yahudileşme sendromu olarak adlandırmak mümkündür. Maalesef bu süreç çoktan başlamış durumdadır. Kur’an okumalarının müdavimi olan müslümanların birbirlerine karşı ilgisiz,sevgisiz ,duygusuz bir şekilde tanışmaya bile değer bulunmaması anlamına gelen davranış şekillerinden tutunda İslamın ve Müslümanların hayati ehemmiyetteki örneğin Başörtüsü Yasağına karşı eylemlerde ve Filistin Konusundaki aktivitelerde meydanların alabildiğine  boş kalması,bu Sürecin yani Yahudileşme Sentromunun tezahürleri olarak karşımıza çıkmaktadır.  
                     Toplumsal Bir Proje:İyiliğin Yaygınlaştırılması ve Kötülüğün Geriletilmesi
           Başta Müslümanların olmak üzere tüm  İnsanlığın felaha kavuşması,Müslümanların İslamın üzerinde durduğu toplumsal projeler etrafında seferber olmasına bağlıdır. Vasat Ümmet bu olsa gerektir ki,İnsanlık Alemi önünde kötülükle mücadelenin ve iyiliği/Hayrı yaygınlaştırmanın baş aktörü olabilmektir. Bunun için Müslümanların içlerinden çıkan öncülerin; kardeşlik,muabbet ve paylaşım konusunda özgün bir örneklik ortaya koyması bu mücadelenin olmazsa olmazıdır.8   Biz bilincini geliştirmezsek,modernist yaşam tarzı içinde asimile oluruz. Islamdan  başka herşeye benzeriz. Biz olma bilinci,modernizme karşı en güçlü savunma duvarıdır. Bu bilinç modern cahili yaşam tarzının karşısında Tevhidi Yaşam Tarzının neşvü nema bulmasını sağlayacak ortamı hazırlayacaktır. İnsanlık Okyanusu içinde özgün akıntımızı oluşturabilmeliyiz.İslam Ümmeti,İnsanlık Alemi içinde farklıdır.Akidevi,içtimai,iktisadi,siyasi farklılığımızı,hususiyetimizi koruyamazsak Biz Biz olmaktan çıkarız. Bu gün Müslümanların hali hazırdaki durumu; Vahyin uzağına düşülmüş olunmasındandır. Vahiyle bütünleşir,Vahiyle düşünür,Vahiyle hareket edersek,Rasulullahın örnekliğini daha iyi anlarız...Biz oluruz,Bir oluruz.9 
......................

[1] Tevella;Hakka ve Hakehline muabbet duyub yönelmektir.
[2] Teberra:Batıla ve batıl ehline buğz etmek,uzak durmak,yakınlık duymamak,yüz çevirmektir.
[3] Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar biribirlerinin velisidir.
[4]  "Yakınlarını uyar", "Komşusu açken tok yatan bizden değildir."
[5] 58;14”Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedinmi?Onlar ne sizdendir nede onlardan.Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.”
[6] 33 Ahzab;4”Allah,bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi….”
 [7 ]Bkz 98 El Beyyine
[ 8] 2 Bakara 251. “ Derken, Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût'u öldürdü. Allah ona (Davud'a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah'ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir.”     *Hac 40” Onlar, haksız yere, sırf, "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah'ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.”
  [9] 3 Ali İmran 103 “ Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. “

Bayram Tebriği

       “Her ümmet için, Allah'ın kendisine rızk olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O’nun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. Sizin İlâhınız tek bir İlâh’tır, O’na teslim olun. Ey Muhammed! Allah anıldığı zaman kalpleri titreyen, başlarına gelene sabreden, namaz kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan sarf eden ve Allah'a gönül vermiş olan kimselere müjde et.”
       “İşte kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yan üstü düşüp ölünce onlardan yiyin, isteyene de istemeyene de verin. Şükredersiniz diye onları böylece sizin buyruğunuza verdik.”
      “Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah'a ulaşacaktır. Allah'a ulaşacak olan ancak sizin O’ nun için yaptığınız gösterişten uzak amel ve ibadettir. Size doğru yolu gösterdiğinden, Allah'ı yüceltmeniz için onları böylece sizin buyruğunuza vermiştir. Ey Muhammed! İyilik yapanlara müjde et.”     Sure i  HAC 34/37


          Müslümanların Mubarek kurban Bayramını Tebrik eder, İnsanlık Alemine barışın,adaletin ve özgürlüğün hakim olması için vesile olmasını Rabbimizden dilerim.