12 Mayıs 2016 Perşembe


Servet Anlayışındaki Cehaliyeye Dönüş!

Atilla Morçol
12.05.2016/Giresun

Halife Osman ra döneminde gizliden gizliye,Muaviye’nin Ali ra tasfiyesinden sonra da resmen;ticaret,servet,mülk konusunda cahiliye irtidat edilmiş ve hukuk ve ibadet bu resmi anlayışa göre Müslüman toplumda egemen olmuştur.

Bu gün hala bu kırılmanın eseri olarak; tüm İslam Toplumlarında egemen olan anlayış budur.

İslam; köleliği ortadan kaldırmak için gelmiş bir din iken ve bu hedefi gerçekleştirmek için bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak yani “fekkü raqabe” salih bir amel olarak Kur’an’da daha Mekke Döneminde zikredilmişken,nasıl oluyorda Rasulullah’tan 2-3 nesil (200 yıl) geçmeden kölecilik ve köle ticareti İslam toplumunda revac bulabiliyor?

Dini Allah’a has kılma(1) tecdidinde; uygulamaların,anlayışların vahiyle yeniden değerlendirilerek yeniden yapılandırılması,inşaası gerekmektedir.Tarihi Bu konuda mercek altına aldığımızda;  Eba Zerr’in çığlığının nedenleri daha iyi anlaşılmaktadır. Biriktirme hastalığının bir kırılma olarak İslam’dan savrulmaya yol açacağını, bu münevver insan; daha o günlerde anlamıştır.
O Bir Mesih(2) gibi insanları kenzin ve tekasürün saptırıcılığından ve elim bir azabtan korunmaları için hayatını bu yola adamıştır.

İslam, dünya nimetlerine değer vermemesine ve bağlılarını bu konuda sürekli uyarıyor olmasına rağmen, servet düşkünlüğünün bir virüs gibi ümmet içinde yayılması,Sömürgeciliğin oprtaya çıkışını ve peşinden Hicri 200 lerde Afrika’nın ücra köşelerinden devşirilmiş(!) siyahi insanların köle olarak devlet eliyle İslam coğrafyasına taşınması ve üretimde karın tokluğuna çalıştırılarak istismar edilmiş olmaları gibi dramatik bir vakıaya yol açtığına şahit olmaktayız. (Bkz. İbn Kesîr in "el-Bidâye ve n-Nihâye" Zenc İsyanları) Bu istismarın temelinde servet düşkünlüğü,dünyaya rağbet yatmaktadır.
Servet düşkünlüğü baş gösterince de fert bazında haksız kazanç,devlet ve toplum bazında ise İstismar ve sömürgecilik ister istemez ortaya çıkıyor.

Allah’ın kenz yasağı(3); “zekat ve sadaka verildikten sonra kum gibi altın ve gümüş biriktirilir” anlayışı ile tevil ve tefsir edilmektedir.(4) Bu gün hala bu ayetlerin tefsirinde bu anlayış egemendir. Oysa İslam, Vahiyle ve Rasulullah’ın örnek sünneti ile sabittir ki; dünya nimetlerine rağbet etmemeyi,biriktirmemeyi,zühtü ve isarı tavsiye etmesi,ihtiyaç fazlasının infakını arınma ve kurtuluş vesilesi görmesi,gösterişi,lüksü ve israfı yasaklamaktadır.kerih görmektedir.

 Mal ve eşya (Servet) anlayışındaki bu büyük kırılma, İslamın özgün sosyo ekonomik yapısını ortaya çıkartıp eyleme dönüştürme  (Dini Allah’a has kılma) noktasında büyük bir engel olarak karşımızda durmaktadır.


Vahiyle yeniden inşaa sürecinde, anlayışların ve tahayyülün Kuranla yeniden formatlanması; yeni,kalıcı,kuşatıcı,cezp edici darusselamlar oluşturmamızı sağlayacaktır. 
........................................

1) 7 Araf 29 “De ki: "Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (ona) doğrultun. Dini Allah'a has kılarak ona ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine ona) döneceksiniz." 

2) Rasulullah’tan bir rivayette;”Eba Zerr,Ümmetimin mesihidir.Yer ve gök ehli arasında Ondan daha doğru sözlü kimse yoktur!” buyurmuştur.
3) 9 Tevbe 34 “Ey iman edenler, Hahamlar ve Papazlardan bir çoğu, haksız yere insanların mallarını yerler. Onları Allahin yolundan alıkoyarlar. Ey Mu-hammed, altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeycnleri ise can yakıcı bir azap ile müjdele.”
9 Tevbe 35 “ Kıyamet gününde bunlar, cehennemin ateşinde kızdırılır. Bunl-larla, biriktirenlerin alınları, böğürleri ve sırtlan dağlanır. Onlara: "İşte kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler bunlardır. Şimdi biriktirdiklerinizi ta¬dın." denir.”
4) Kab ul Ahbar;muhtemelen Rasulullah’ın vefatından sonra müslüman olmuş bu yahudi asıllı bilgin dini konularda verdiği fetvalar özellikle Ümeyyeoğulları tarafından şevkle genel kabul görmektedir.Eba Zerr bu adamla girdiği savaşı kaybedecek ve Rebezeye sürülecektir.