31 Ekim 2010 Pazar

2010 Ramazan’nda  Ahlak  Üzerine Bir Söyleşi

Atilla MORÇOL

Katılanlar:Atilla Morçol,Mehmet Navruz,Kemal Aslan, İbrahim Kahraman, Akın Morçol, Murat Aydoğdu, Yıldırım Yener

Şura/52 de '... Sen kitap nedir iman nedir bilmezdin.." buyurularak Rasulullah'ın rislatten önceki durumu anlatılmaktadır. Kalem/4 de de;' Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin!' ile bir durum tespiti yapılmaktadır. Risaletten önce Rasululla...h Güzel bir ahlak üzereydi. Bu güzel ahlak üzerine risalet, Kitap ve İman yüklendi. Bu gün Müslümanların her türlü ilişkilerinde yaşanan sorunların temelinde bu vardır. AHLAK! O halde Ahlak nedir? Hulk ; Benin tabiatı,kişilk,karakter ve hilkatın; iyilik,güzellik ve doğruluk üzere olmasıdır. Kişi bunun için aziym bir irade ortaya koyar. Taqva ile de şeytan la ve nefsin tasallutundan iyiliği,doğruluğu ve güzelliğini korur. Canı acısada kardeşine gülümser, onu affeder. Rasulullah'ın Vahşiyi affetmesi, ona ricada bulunması gibi.Yada Ebu Bekr'in kızı Aişe Validemize iftira atan kişiye yardıma devam etmesi gibi. Herkesin içinde esneyeceğimizde ağzımızı kapatmak değil, yapayalnızken ve karanlık bir odadayken de elimizle ağzımızı kapatmaktır güzel ahlak! Taqvadır yani. Kenidini apaçık düşman şeytanın aldatmasından ve nefsin vesvesesinden koruma refleksinin geliştirilmesidir Ahlak! Nefsimize ağır gelsede doğru olanı, iyiliği ve güzelliği icra edebilmektir. Din ve dini hayat böyle bir Ahlakın üzerine bina olunur. İşte Bu Ahlak olmadığında dinden eser kalmaz.erdemli hikmetli insanı kamilin yerine kaba,hikmetsiz, salşdırgan, kırıcı bir kişilik, Barış ve selamın yurdunun yerine Despotizm ve istibdat rejimi gelir.
15 Ağustos,

Atilla Morçol Evet katkılarınızı bekliyorum Dostlar. Sözü olan buyursun! Ramazanı bu mekanda birazda böyle değerlendirelim diye düşündük!
15 Ağustos

Atilla Abi!Öncelikle böyle güzel bir uygulama ile şu Facede israf ettiğimiz zamanlara bir nebzede olsa keffaret babından bir hayırlı işte bulunmamıza vesile olduğunuzdan dolayı size teşekkür ederim.Lüzumlu-lüzumsuz bir dünya mevzu ve muhab...betlerle zaman israf ederken bu konularda kafa yorma ve fikir teatisinde bulunma fırsatı verdiğinizden dolayıda ayrıca teşekkür ederim.
Ahlak üzerine ben çok iddalı bir söz ile mevzuya girmek istiyorum.Cenab-ı Hakkın tüm emir ve yasakları,yaptığımız tüm ibadetler ve uygulamalar(İBADAT-MUAMELAT)kişiyi güzel ahlaklı kılıp Cennete dahil etmek içindir.Kıldığımız namazlardan tuttuğumuz oruca kadar herşey mü'mini kamil manada olgunlaştırıp ahlak sahibi kılmak içindir.Çeşitli fiziki hareketlerden oluşan namaz kişiyi manen olgunlaştırmak için vardır.Oruçun,zekatın ve haccın tememlinde olmak(OLGUNLAŞMAK)vardır.Allahu Teala bizleri bu dünyaya ham gönderdi,pişeceğiz,olgunlaşacağız ve ondan sonra cennetine dahil edecek inşallah.Bu meyanda tüm ibadetlerin temelinde nefis tezkiyesi yatmaktadır.Cenabı Hak şöyle buyurur:
Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur.(Şems-9)
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle buyurmuşlardır:
"Kıyamet günü, müminin terazisinde, güzel ahlâktan daha ağır bir şey yoktur Allah teâlâ, çirkin konuşan ve ne konuştuğunu bilmeyenlerden nefret eder"Ebû Derda radıyallahu anh Tirmizî
Ahlakınızı güzelleştiriniz) [İbni Lal]

(Sizin imanca en güzeliniz, ahlakça en güzel olanınızdır) [Hakim]
(Bir müslüman güzel ahlakı sayesinde, gündüzleri oruç tutan, geceleri ibadet eden kimselerin derecesine kavuşur) [İ Ahmed]
(Bir insan az ibadet etse de, güzel ahlakı sayesinde en yüksek dereceye kavuşur) [Taberani]
(En çok sevdiğim kimse, huyu en güzel olandır) [Buhari]
(Müminlerin iman yönünden en faziletlisi, ahlakça en iyi olanıdır) 15 Ağustos, 19:42 ·

Eyvallah Aziz Kareşim Mehmet Navruz! Durum tespitinde kullanacağımız çok değerli haberler verdin bize. Gerçektende böyle. Rabbimiz Ademevladını,Babaları Adem as gibi temiz bir fıtratta yarattı. Ancak nefis, şeytan ve ve çeşitli harici n...edenlerle insanlar bu temiz fıtratlarını, inhiraf etmeleri nedeniyle bozdular, sakatladılar, dejenere ettiler. Yani tabiri caizse şu veya bu şekilde fabrika ayarları bozuldu. İşte İslam bu fabrika ayarlarına dönüşün proğramıdır. Ki kainatta bu ayarları bozulan yegane varlık beşeriyettir. Biz Müslümanların en önemli daha doğrusu yegane GÖREVİ; Rabbe kullukla bozulan ayarlarımızın vahiyle tekrar inşaa edilmesi için bir gayretin içinde olmamızdır. Böyle yaparsak Allah'ın dinine hizmet etmiş oluruz. Kötü huyla, çirkin ahlkla İslama hizmet değil köstek olunur. Rabbin proğramına tabi olup ahlakını düzelten; Beşer'den İnsan'a yükselir. Sonra Güzel ahlak Onu insanı kamile dönderir. Yani kendini bulmasını sağlar. Bunun için TAQVA yı tanımalıyız. Taqva kişinin kendini nefsten ve iblisten koruma iradesi ve refleksidir. Tıpkı bir tehlike anında; Kablumbağanın kabuğuna sığınması gibi, kirpinin dikenlerini çıkarması gibi, mürekkep balığının mürekkep salgılaması gibi. Tehlike anında yani şeytanın tuzakları, nefsi emmarenin aldatıcı tutkuları ve lezzetleri, hırsın akıl tutulmasına karşılık İnsanın Taqva zırhına bürünerek Rabbine sığınmasıdır.Bu sözüm bu kardeşimi incitirmi? Bu davranışım zarar verirmi? Şu yoksula incitmeden şu yardımı,infkı yapayım! Şu kardeşimi kırmadan ve kışkırtmadan nasıl tebliğ ederim!? Rabbimize daha güzel kulluk için okumalı,dinlemeli,düşünmeliyim! Ve akeza ve akeza! Tüm bunlar güzel ahlakın pratikleridir. Yoksa 'Güzel Ahlak'Güzel AHlak' demekle güzel ahlak sahibi olunmuyor. Pratiğe, fiiliyata geçirilmesi gerekiyor. İlmiyle amil olmak yani. O nedenle, kardeşlik ahlakını, beşeriyet ahlakını, infak ahlakını, ahiret ahlakını kuşanmamış amellerimize yansıtmamız gerekiyor. Ve bunlar üzerinde kafa yormamız ve düşünmemiz tabii. Rasulullah;'Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim!' buyurmaktadır. Bu Mübarek Ramazan Ayı'nı; 'bu güzel ahlak' konusunda neredeyiz noktasında bir durum tespit ile geçirelim diyorum ve tüm Kardeşlerimin değerli katkılarını bekliyorum!
16 Ağustos,

Mehmet Navruz İslâm Alimleri, İslâm’ı büyük bir ağaca benzetmişler; ağacın köklerinin iman ve itikadı, gövdesinin ibadet ve muamelatı, onu budamanın ukubatı ve meyvelerinin ise güzel ahlâkı temsil ettiğini söyleyerek iman-ahlâk bütünlüğünü göstermişlerdir.
16 Ağustos,

Yani ağaç meyva vermiyorsa, Allah göstermeye itikatta,ibadette, ukubatta hayati önemde problemler olduğuna dalalet ediyor demektir. Haricilerin onca ibadet ehli olmalarına rağmen dini siyasallaştırmaları ve tüm hayatı ve dini "Allahın ...hükmüyle hükmetmeyenler...!" zaviyesinden görmeleri; Ali gibi bir Mü'minin kanını dökmelerine sebep olmuştur. Hatta daha da ileri giderek, insanlara yönelttikleri ' Ali'mi haklı muaviyemi' sorusunun cevabına göre müslümanların kanlarını kendilerine helal görmüşler ve insanları katletmişlerdir. Bunların temelinde; güzel ahlak zaafiyeti ve taqva sorunu yatmaktadır ki Bu Günün Müslümanlarınıda perişan eden bu ZAAFLAR dır. Öz eleştiri, kendi nefsini sorgulama hiç yok! Ama neredeyse kardeşinin gözünün üzerindeki kaşı bile neredeyse tenkid mevzuu yapma hastalığı alabildiğine yaygın!
16 Ağustos,


Ahlak;
Verilmiş değerlerle ,kazanılmış değerlerin örtüşüp yaşama dönüştüğü ,şekil verdiği bir yaşam şeklidir.Eğer insan sadece verilmiş olan değerleri önceler ve kazanımlarını hayatileştirmezse bir kısım güzel huyları olsada asla gerçek uy...um ve ahengi yakalayamaz.
Ahlak paylaştığın hayatta senden başkalarınında hakkı olduğunu bilmek ve o hakkı layıkıyla teslim edebilme sanatıdır.
16 Ağustos,

Vetevasev bil hakk,vetevasev bil marhameh, Allah tebarek teala,müminlere hak ve merhamet üzere hareket etmeyi tavsiye ediyor; merhameti olmayanın dini de olmaz. Katı kalbli ve kalb kırıcı insanlar ahlaki erdemlerden yoksun insanlardır. Akle...tmeyen,tefekkür ve tezekkür'den yoksun kişiler, bulundukları topluma yüktür. Dini teslim alma peşinde koşan lakin bir türlü dine teslim olamayan.sadece kendi anlayışını hak bilip hedefsiz yaşayan insanlar için din sadece dillerde dolanan kalbe hükmetmeyen bir durum arzetmektedir. Ahlaki erdemleri kuşanan insanlar bulundukları toplumlarda iz bırakan insanlardır. Toplumu küçümseyen,bu toplumdan bir numara olmaz diyen insanlar zamanla silikleşip sıradanlaşır. Güzel ahlak sahibi insanlar ise içinde yaşadıkları toplumlar için çekim alanıdır. Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim,onun ahlakı kurandı gibi hadisler insanlığın önderi Hz. RESULÜLLAH'I EN GÜZEL İFADE EDEN BEYANLARDIR. Dolayısı ile herkes kendi iç muhasebesıni yapmalı,ilahi öğretileri,fazilet ve ahlaki değerleri kuşanmalı ve adil şahitler olmalıdır. Bu konuda gelin hep birlikte yardımlaşalım. Selam ve dua ile.
16 Ağustos,

Atilla Morçol Sevgili İbrahim Karaman! Şahid olmakla ahlakın ilişkisine hatırlatman çok hoş oldu. Bunu biraz daha açarsan istifade ederiz. Hakkın Şahidi olmak güzel ahlak sahibi olmak,yürüyen Kur'an olmak! İmam Ali Nehcul Belağa'da bu bahiste muhakkak söylediği vardır. Ne dersin?
16 Ağustos,

Atilla Morçol Sevgili Kemal Aslan değerlerle yaşam tarzı arasındaki ilişkiyi iyi hatırlattın. Ahlak zaten Kuranın yani vahyin kişinin elinden,dilinden,ayaklarından düşüncelerinden fışkıran eylemlerdir. Kur'anın emrettiği gibi davranmak, emrettiği gib düşünmek,emrettiği gibi amel ahlaktır. Kasdettiğin bu olsa gerek.
16 Ağustos, 13:03 · BeğenBeğenmekten Vazgeç · 4 kişiYükleniyor...

İnsanoğlu tarihi tecrübelerden yola çıkarak iyi ve kötü konusunda bir takım bilgilere sahiptir. Sözgelimi adam öldürmenin veya insana işkence etmenin kötü olduğu herkesçe bilinir. Haddizatında insan fıtratı kötülüğe, kötü olana onay vermey...ecek düzeyde güzelliklerle donatılmıştır. İnsanı inançsızlığa sevk eden etkenler fıtrattan uzaklaştırırken, kötülüğe yaklaştırır ve kalben kirlenme sürecine girilir. Kuran-ı Mubin de ahlak ile ilgili ayetlere baktığımızda ahlakın kalbi temizlik ile eş değerde ifade bulduğunu görebilmekteyiz.

Kurtuluşu İslam a teslim olmakta gören yüce Allah, güzel ahlakı kurtulmanın vesilesi kılmıştır. Güzel ahlak sahibi olmak için insanın sürekli Allah’ın murakabesi altında bulunduğunu hatırlayıp her hareketinde Allah’ın rızasını gözetmesi gerekmektedir.

İslami ahlak, insanlara iftira atıp, insanlar arasında nifak tohumları serpen ve toplumda insanların birbirine olan güvenini azaltan müfteri kişilikli insanlardan hazzetmez. İslami ahlak; insanları alaya alan, müstehzi kişilikli insanlardan da hazzetmez.

Cimrilik, haset, kıskançlık, kibir, riya, kötü zan, dedikodu, yalan konuşmak, insanların hatalarını araştırmak, İslami literatürde hem günah hem de ahlaki olmayan davranışlar arasında sıralanmıştır.

İslam, güzel ahlaktır. Güvenilirlilik, doğruluk, dürüstlük, cömertlik, adil olmak, mütevazi olmak, bela ve musibetlere sabretmek, affedici olmak, boş vakitlerin hakkını vermek, rızkı paylaşmak, yeryüzünde vakarla yürümek, marufu emretmek, münkeri nehy etmek, cahillere uymamak İslam’ın benimsediği ve Allah’ın razı geldiği güzel ahlakın özellikleri arsındadır. Aynı zamanda imanın bir şubesi olan utanma yani edep, insanın Rabbi karşısında takınacağı tavrın en erdemli duruşunu gösterir. Edep kanımca Allah’ın azabından korku duymanın bir sonucu; en soylu, zahiri inkılabın ifadesidir.

“Müminlerin iman bakımından en mükemmel olanları ahlakı en güzel olandır.” şeklinde buyuran Allah’ın Resulü Hz. Muhammed’in ahlakı Kuran idi. Peygamber efendimiz, “Birr”i güzel ahlak ile eş değerde zikretmiştir.
16 Ağustos,

Evet Aziz Akın Kardeşim! İlahi tabi ahlak gereği,dünyanın heryerinde insan öldürme, zina, başkasına ait olanı çalma kerih görülmektedir. Bu İnsan fıtratından gelen bir değer yargısıdır. Ahlak fıtrattan gelir. İnsan temiz bir fıtrat üzer...e yaratılmıştır.Bu fıtrat,yaratılıştan insana verilen iyilik,doğruluk ve hakikat tutkusudur. Rum/30 'yüzünü dosdoğru hanif dine, fıtrata dön!' buyururken kasdedilen budur. Bu; Ademi Halife yapan haseltler ve usuldür. Beşeri Ademe varis kılan da budur. İnsanın yaratılış amacına dönüşü bu fıtrata dönüşü ile mümkündür. Bu iradeyi ortaya koyabilen, insanı kamil yolunda ilk adımı atmış demektir.Vahiy bozulan insan kodlarını yaratılış kodlarına döndürmek için insanı inşaa eden bir proğramdır. Böylece beşer el insan olur. Artık elinden dilinden emin olunan el emine döner. Halife olmak budur. O Halef kılındıkları üzerindede Allah'ın rızası doğrultusunda tasarruf eder. Allah'ın İnsanlar için yarattığı nimeti, ihtiyaç sahiplerine sarf eder. Allah Halifeleri eliyle yoksulları doyurur. Hanif din de budur.Allah'In insan için öngördüğü amaca ve hedefe kişinin yönelmesidir. Fıtrat ta zaten buna göre dizay ve inşaa edilmiştir. Nefs ve şeytanın aldatması ile masiyetlerle bozulan fıtrata dönüş Taqva ile birleşince Ahlak ortaya çıkar. Kişinin düşüncelerinden, eylemlerinden,tavırlarından ilişkilerinden,konuşmalarından, her türlü eylemlerinden doğruluk,erdem,irfan,adalet,nezaket, sadır olur.Bakınız Yunus/105 Rasulullah'ın hasen örnekliği bu anlamları ve ziyadesini içerir.
16 Ağustos,

Şeytan, sadece Salih kullara etki edemez. Deneme yanılma ile hakikat arayışını sürdürdüğümüz bu zamanda çoğu zaman zikzaklar çizdik. Hızlı bir değişim ve beraberinde yeni bir din anlayışı ile iç dünyamızda yaşadığımız coşku ve geleceğe dai...r büyük beklentiler; zaman geçtikce heyecanlarda azalma ve zamanla geriye dönüş süreci?! Allah rasulu nefs ile cihadı, cihadı ekber olarak nitelendiriyor. Marifet ile yoğrulmayan,taqva ile beslenmeyen bir iman zamanla kişiyi hareketsiz kılar. Ve ilk başta yaşanan büyük coşku saman alevi gibi sönüverir.
16 Ağustos,

İbrahim Karaman Bir de sürekli nefs ile cihaddan bahseden lakin siyaset Bizim işimiz değil siyasetten Allah'a sığınırız diyen yaklaşımlar?! Din anlayışımızı sahihleştirmeliyiz, lakin bu sadece yeterli değil karakterimizi de düzeltmeliyiz. Kaypak,yalan konuşan,yalaka,ikiyüzlü,laf dolaştıran,insanlarla alay eden,hülasa güçlü gördüğüne ram olup güçzüsü ezmeye kalkışan,zer ve zor karşısında dünyasını dinine tercih eden karakterler aziz islam'ın insanı olamaz! Salih bir cemaat inşa etmek ve salih olma çabası temel gayretimiz olmalıdır!
16 Ağustos,

Aziz Kardeşim İbrahim doğru söylüyorsun! Rabbimiz öyle diyor; 'hidayete erdirdiğim müstesna!' Ancak bizler bu hidayetin neresindeyiz? Acaba 'erdirdiğimden' murad nedir? Adem as ve eşinin Cennet'te aldanışı, Evladlarınında bu zaafı taşıdığ...ını göstermektedir. İlim ve Taqva önemli. Taqva olmazsa iş gösterişe ve yarışa dönüşür ister istemez ve farkında olmadan. Salih bir cemaat taqvalı bireylerden oluşur. Bu bizim değil Allah'ın muradıdır ve üzerimize yüklediği bir görevdir. Bu görevin başarılması Cemaat yani Ümmetleşebilmek için Vahiyle inşaa edilmiş şahsiyetler gerek! Yani Vahiyle formatlanmış, proğramlanmış bireyler taqva elbisesine de bürünürse Salih bir Cemaat oluşturabilirler. Ahlak Sorunu tamda bizi bu sahile getirmektedir. Nefsaniyetler, hizipleşmeler, gösterişler, eksik arayışlar, asabiyetler, ve akeza ve akeza! Salih cemaat ıbadurrahmanlardan oluşan bir topluluktur. Ki siyasetle yolaçıkılarak değil, vahiy ve sahih sünnet temelli şahsiyet inşaası ile yola çıkılarak Taqva elbisesini bürünmekle ve her türlü kirden arınarak (Elbiseni temizle.Kirden uzaklaş Müddessir 4-5) Salih Cemaate ve Ümmete ulaşılabiilnir. O nedenle bu gün kuran Okumaları ve Rasulullah'ın örnekliğini ihya eden taqva temelli çalışmalar Ümmetleşmeye, Vahdete, islama yapılmış kalıcı, inşaa edici yegane çalışmalardır. Ve nereden bakarsak bakalım Müslümanların gayretli çalışmaları bu gün daha henüz emekleme devresine tekabül eden bir seviyededir. Bu gayretli çalışmalara destek ve katkı; fert fert Kendini bulan, fıtratına (Tabiri caizse fabrika ayarlarına dönme başarısını gösteren) dönme başarısını göstermekle olacaktır.Kur'an Bize insanların üçsınıf olacağını haber vermektedir. Bu üçsınıf bizatihi Dünyada da insanların 1-Muqarrebun;Önde gidenler,Öncüler/Rahmaniyyun;Rahmana ait olanlar,Rahmana vakfolanlar. 2- Ashab ı Yemin (Ashab ı Meymene) ; Ashabı Meymene,ashab-ı Yemin, İyiler,Ibadurrahmanlar,Ebrarlar ve diğeri ki konumuz dışıdır,(Bakınız; "Ve Sizler... http://atilamorcol.blogspot.com/) sınıf sınıf olacağını anlıyoru ki böyledirde. O halde tüm gayretimizle bu iki sını birincisi olan Mugarrebundan olmayı hedefleyelim,olamazsakta İyilerden,ebrardan olabilelim. Bu çok çetin bir yoldur ama tek çıkış yoludur. Adeta bu yola mahkumuz. Mugarrebler ve Ibadurrahmanlardan oluşan bir cemaat ise bahsettiğiniz hastalıklardan, yanlış din
anlayışlarından zaten uzaktırlar.

17 Ağustos, 01:47 ·

İnsanın içinde ne varsa dışına da o yansır.
Ahlak ( خُلُقٍ ) Yaratılış ile aynı kökten bir kelime, ortaya çıkarmak anlamında da kullanılır. Bir çeşit İnsanın tabiatı/doğası.
"Bu (davranışımız), sadece evvelkilerin ahlâkı (ve geleneği)dir." Ş...uara 137
Olumsuz anlamda, Elçilere itiraz edenlerin yapısını/geleneğini ifade için kullanılıyor.
Bu nedenle her Din’in kendine özgü ahlak anlayışından söz edilebilir. Kapitalist ahlak, Faşist ahlak, Marksist ahlak gibi. Eğer siz sistemin çıkarlarına dokunmadan iyi vatandaş yetiştirecek bireysel ahlakçı söylem sahibiyseniz, Zalim bir sistem bile sizi pohpohlayabilir.
Eğer siz Yaratılışa uygun bir ahlak üzerineyseniz, bu sizi kapsamlı bir adalet anlayışı ile biçimlendirir.
“Sen, büyük bir ahlak üzeresin.” Kalem 4
Bunun yanında kişilik özellikleri zayıf ve merhamet zaafı ve öfkeli olan kişilerin adalet söylemleri de sahtedir.
“Günahın büyüğünden ve ahlaksızlıklardan (fahşa) kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlarlar.” Şura 37
17 Ağustos,
Ahlaksızlık olarak ise fahşa kelimesi kullanılır.
Fahşa topluma virüs gibi yayılıp nesiller boyu da sürebilecek bulaşıcılıktadır.
“Onlar kötü (Fahşa) bir iş yaptıkları zaman: -Atalarımızı böyle yaparken bulduk, Allah da bunu bize emretti, der...ler. De ki: -Allah, kötülüğü emretmez. Bilmediğiniz şeyi Allah’a mı atıyorsunuz?” Araf 28
Fahşa’nın ilacı Kur’an okumak ve namaz kılmak, karşılığı adalet, ihsan ve vermek/özveri’dir.
“Sana vahyolunan kitabı oku! Namazı kıl! Çünkü namaz, ahlaksızlıktan ve kötülükten alıkor. Elbette Allah’ın zikri/kitabı en büyüktür. Allah, yaptıklarınızı bilir.” Ankebut 45
“Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara vermeyi emreder. Ahlaksızlığı, kötülüğü ve taşkınlığı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir.” Nahl 90
Selam salat ve dua ile,
17 Ağustos,

Atilla Morçol Elhamdulillahirabbilalemiynnn! İftardan sonra Aziz Murat Aydoğdu'nun Yorumu Şifa oldu. Teşekkürler Kardeşim! Fahşa nesilden nesile sirayet eden kalıtsal bir hastalıktır. Bulaşıcıdır. Fahşanın ilacı Kur'an Okumak, Namaz kılmaktır. Her dinin ve ideolojinin kendine has ahlakı vardır. Öyle ya bunların herbiri Haktan sapma olduğuna göre , fıtri bir bozulmaya tekabül etmekte olup, bozuk fıtratın dışa yansıması da bozuk /kötü ahlak yani Fahşa olacaktır. Gerçekten feyiz verici açıklamalardı Kardeşim.
17 Ağustos,

Murat Aydoğdu estğ. Attila kardeş, sadece birbirimize hatırlatıyoruz.
17 Ağustos,
Atilla Morçol Eyvallah Kardeşim!
17 Ağustos,
Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda son derece çarpık bir ahlak anlayışı vardır. İnsanın ruhundaki bencil tutku ve hırsların bir ürünü olan bu ahlak anlayışı, insanları kibirli, bencil, alaycı, küstah, acımasız, kaba ve zalim olmaya yön...eltir. Herkes, kendi yükselişini sağlamak için diğer insanları ezmek gerektiğine inanır ve bunu her fırsatta uygular. Oysa Allah, yarattığı insana böyle bir ahlakı yaşamasını tavsiye etmemiştir. Aksine Kuran'da insanlara asil, mütevazi, güvenilir, şefkatli, fedakar, olgun ve içli olmaları emredilir. Allah'ın Hak Kitabında bir insanın ahlakındaki inceliklere dikkat çekilerek şu emir verilir: İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Lokman Suresi, 18) Müslümanın görevi, kuşkusuz Allah'ın vahyettiği bu üstün ahlakı en ince ayrıntısına kadar uygulamaktır. Bu ilahi ahlakı terk etmiş ve üstte sözünü ettiğimiz çarpık ahlak anlayışını benimsemiş olan sapkın ve ilkel kültürün nüfuz edici etkisinden tam anlamıyla kurtulmak için, son derece hassas ve dikkatli olmak gerekir. Bu nedenle kişi kendini sürekli tartmalı, cahiliye ahlakından tam anlamıyla uzaklaşıp Kuran ahlakını uygulamak için büyük bir dikkat göstermelidir.
17 Ağustos,

Kuran ahlakını benimsemiş mü'minlerin özellikleri.. 1-İman Etmek.(Bakara,177;Bakara,2-5) 2-Namaz Kılmak.(Bakara,177;Bakara,2-5) 3-İnfak(Malını Allah rızası için harcama,iyilik yapma) Etmek.(Bakara,177;Bakara,2-5) 4-Zekat Vermek.(Bakara,177;...Bakara,2-5) 5-Sözde Durmak.(Bakara,177) 6-Sabırlı Olmak.(Bakara,177) 7-Öfkeyi Yenmek.(Al-i İmran,134-137) 8-İnsanları Bağışlamak.(Al-i İmran,134-137) 9-İstiğfar Dilemek(Al-i İmran,134-137) 10-Hatada Israr Etmemek.(Al-i İmran,134-137) 11-Adil Olmak.(Maide,8) 12-Dostlukta Samimi ve devamlı olmak.(Zuhruf,67) 13-Salih Amelde Bulunmak ve Gece İbadet Etmek.(Maide,93;Zariyat,19) 14-Kuran-i Kerim’e ve Resul’e Uymak.(Enfal,1) 15-Nasihat Etmek ve Tebliğde Bulunmak.(En’am,68-69) 16-Cihat(İslam dinini yaymak için mücadele;bu mücadele sanıldığı gibi sadece savaş değildir,fikri mücadele de cihattır hatta çağımızda cihat daha çok fikri mücadeledir diyebiliriz ) Etmek.(Tevbe,44) 17-Konuşmadan ve davranmadan evvel takva aklı ile düşünmek(Enfal,29) 18-İhlaslı(İbadetleri sırf Allah emrettiği için yapma) Olmak.(Hicr,40;Sad,83)
17 Ağustos,

Atilla Morçol Aziz Kardeşim Yıldırım Yener! Rabbim Razı olsun Senden! Bir Hazine gönderdin Bize! Allah ittiqa edenlere Furkanı verir ve asıl BÜYÜK karşılık Allah'ın katındadır, Onu da verir inşaallah! (bkz.Enfal 29) Yüzünü dosdoğru Allah'ın Fıtrat dinine döndermiş Mü'minlerden sadır olacak ameller, tavırlar, düşünceler; ancak bu madde madde saydıkların olur elbet. Yoksa bizde bu vasıflar oturup düşünmemiz lazım; Neden!? Dilerim bu çalışmanı bir makale haline getirirsin istifade ederiz hepbirlikte.
18 Ağustos,

Evet Aziz Dostlar! El insan olmak kolay bir iş değildir. Kişi karakterini bile değiştirecektir bunun için. Değer yargılarını, zevklerini, alışkanlıklarını,tutkularını terk edebilecektir. Hele de kibir,müstağnilik gibi hastalıkları da varsa ...vede bu hastalıklarının farkındada değilse iş iyice sarpa sarmış demektir. En doğruyu ben bilirim,benim görüşlerimden doğrusu yoktur, hata yapmam mümkün değil, varsa bir hata başkaları yapmaktadır hastalığı kalbe işlemişse durum vahimdende ötedir. Rabbimiz buyur ki;"Ey İnananlar, Allah'tan ittiqa ederseniz, Size Furqan’ı (doğruyu yanlıştan ayıran’ı) verir, Allah ise, elbette Büyük Karşılık katında olandır." Furkan/29 İnannlara hitap eder Rabbimiz, eğer sakınır,korunursanız iyiyi,çirkinden,marufu,fahşadan ayırdedici FURKANI veririm size buyurmaktadır. Ahirette ise daha büyük bir mükafaat ise O'nun katındadır.Meyveli ağaç ile meyvesiz ağaç bir olmaz ve akledenler bunu görür.Kendi zan ve içtihadlarını(!?) naslaştırarak Din adına mü'minlere saldıranlar, kendi kendini müfettiş ilan ederek müslümanları sigaya çekip sorgulayanlar ve hakim savcı olup yargılayanlar,ilme ,alime saygısı olmayanlar, aklına uymadığını bir çırpıda toptan çizenler ve benzerleri; elbetteki ahlak konusu mevzubahis olduğunda en can sıkıcı bir mevzu karşılarına çıkmış olur. Ve burun kıvır sağa sola sataşmaya, dikkat çekip, farklı gözüküp egolarını tatmin etmeye, başkalarının omuzlarına basarak yükselme bu tiplerin yöntemi olmaktadır. Hazreti Ali Gelir burada hep aklıma. Neler çektiğini daha iyi anlarım bu tiplere rastladığımda. Belimi iki adam büktü derya biri butiplerdir işte. Cahil,hikmetsiz, vahyi zanlarıyla tevil eden,dar görüşlü fanatikler! İşte bu tipler her devirde olmuştur. Bu günde olduğu gibi. Şafi olan Rabbimizin şifası dileği ile.
 18 Ağustos,
Ahlak sorununun ne büyük sorun olduğu Pakistan'a yardım konusunda da bir kez daha görülüyor. Kardeşlik ahlakının, servet ahlakının, infak ahlakının yerleştirilmesi geliştirilmesi gereği ortadadır. Müslüman Halkların ve müslüman aktivistleri...n ahlak sorunu; ümmetleşme yolunda aşılması gereken ilk büyük engeldir.Daha Bu sorunun varlığı bile idrak edilemiyor müslümanlar tarafından.Ahlak bilginin amelleşmesidir. Eylemdir.Sözcüklerle ifadedir. Bir gülümsemedir. Kardeşinin ayıbını örtmektir. hastasıyla ilgilenmektir. Reçetesini almaktır. Onun derdiyle dertlenmektir. Sevinçlerini paylaşmaktır. Rabbimiz Yardım etsin hepimize!
21 Ağustos, 09:07 · Beğen

27 Ekim 2010 Çarşamba

İslam
Hem Eşitliği ve  Hemde Adaleti
Emreder!

Atilla MORÇOL


             Allah adaleti ve kıstı ayakta tutmayı emreder. Adalet ile eşitlik  birbirinin mütemmim  cüzüdür. Adalet olmadan kıst,kıst olmadan adalet olmaz. Adaletin tahakkuku için kıstı sağlayan sosyal,ekonomik düzenlemeler gerekir.Adalet kavramı içinde eşitlik zaten vardır. Eşitliği gözetmeyen bir adalet adalet te olamaz!Allah yeryüzünü ve içindeki nimet ve rızıkları insanlık için yaratmıştır. Orada haksızlık ve taşkınlık etmeden bu nimetlerden istifade etmesi  Rabbin istediği davranıştır.[1] Böyle bir davranış adalet ve eşitlikle eda edilebilir ancak! Allah’ın tüm insanlık için yarattığı nimetin bölüşümünde eşitlik ve adalet ilkesine riayet etmek insan olmanın bir gereğidir. İslam konuyla ilgili Vahyi hükümlerini bu yönde tefsir etmek zorunluluğu da vardır. Bölüşümdeki eşitliksizlik ve adaletsizlik durumunda ortaya çıkan cahileye bölüşümüdür ki İslam bundan beridir. Kaldıki eşitliksiz bir adalet nasıl adalet olabilirki!?  Adalet kendi içinde eşitliğide iktiza eder. “O ki seni yarattı, (özüne) eşitliği koydu, adaleti yerleştirdi” [2] yada ;” Orda Onun üstünde sarsılmaz Dağlar varetti. Orda Bereketler varetti. Ve onda isteyip arayanlar için Eşit olmak üzere ordaki Rızıqlar’ı Dört Gün’de taqdir etti.” [3]

            Nimet ve mülk sadece zenginler arasında dolaşan “Güc “ olmasın ikazı,[4] sadece fey dağıtımı için söz konusu olamaz, servetin genel dağılımı yani esas itibariyle “bölüşüm”ün adil ve eşit yapılmasına yöneliktir. Adalet ve kıstla ilgili emir ve nehiylerde bunu desteklemektir. Zira, servet bir toplumda belli bir kesimde temerküz ederse sınıflaşma baş gösterir, sınıf karşı sınıfı üretir ve sınıfsal bir çatışma ortaya çıkar. Böyle bir çatışma, zengin sınıfın lehine olarak tüm adalet ve kıst ölçülerini  yoksul ve mahrum toplum kesimlerinin aleyhine bozar.  Rasulullah ümmete;zühtü, isarı,adaleti, paylaşmayı, infakı, yoksulu,mahrumları,güçsüzleri korumayı tavsiye ettiğine göre, insan oğlunun en değer verdiği şeyden adaleti ve eşitliği gözeterek bölüşümü gerçekleştirmesi kurtuluş için gereklidir. Birr’e[5] de ancak böyle ulaşılabilinir. Rasulullah cimrilikten, tekasürden, biriktirmeden sakındırmaktadır. Artık  sakınmak ve Allah’tan ittika etmek insanların tercihidir. Kim Allah’a ve Rasulüne uyarsa nefsini kurtarmıştır. Kimde muhalefet ederse helak olmuştur.
Bir imtihan gereği olarak Allah kimi insana nimet ve mülkü fazla fazla verdi kimisine de kıstı.  Zengin olanlar kendi iradeleriyle fazlalıklarını yoksularla paylaşsın murad edilmektedir. Tıpkı zulme uğramış mazlumların kendi iradeleri ve çabaları ile  Tağutların  hegomonyasından kurtulmalarını istemesi gibi.
 “Allah Rızıq’ta kiminizi kiminize Üstün kıldı. Üstün kılınanlar  Rızıqları’nı Elleri’nin altında bulunanlar’a onda Eşit olacak  şekilde çevirip vermezler ( Ellerinin altında bulunanlar’a vermezlerki, Onlar da Rızıq’ta Onlar’a Eşit olsunlar/kendilerine eşit olmaları için Ellerinin altında bulunanlara vermezler." Şimdi Allah'ın Ni’meti’ni İnkar mı ediyorlar?”[6]
İslam Adalet ve Kıst üzerinde ehemmiyetle durur. Adalet;Allah ve  hukuk önünde  herkesin eşit olmasını, Kıst; nimetlerin ihtiyaç durumuna göre insanlar arasında eşit olarak dağıtılmasını hedefleyen düzenlemeleri ifade eder. Nimetlerin paylaşımında yani bölüşümde eşitsizlik olması demek, bizatihi   adaletsizliğin varlığına işarettir. İnsanlar bu ideal olan tavsiye ve emre,  imtihan vasatında ulaşmaya gayret sarfeder. Kıst tanzim edici bir eşitliği, adalet mutlak eşitliği ifade eder.[7] Allah’ın muradı budur.Zira Allah ideal olanı tavsiye eder. Ancak insan biriktirmeye, farklı ve üstünlük elde etmeye çok meyyaldir. Bu insanın en  ciddi imtihanıdır. Bu nedenle Rabbimiz,Kur’an ı Kerimde 200 kadar ayette infaktan bahsederek, insanların ellerindekini yoksullarla paylaşması istenir. Arınma, nefsi ve dünyevi bağlardan kurtulma vermekle olur:Mal ve nimetten vermeyi ahlak edinemeyenler, canlarını veremez, Allah için yurdlarından hicret edemez. Zühd ve isar vermektir ve hatta kardeşin kendi nefsine tercih edilmesidir. Gerçek kurtuluş budur. Vermek konusunda ihtilaf yoktur. Ne kadar verileceği konusu önemlidir. Biriktirmek,tekasür yasaktır. Haram kılınmıştır.(Tevbe 34-35) İhtiyaç fazlası infak edilecektir.(Bakara 219)  Bireysel yasaklar ve tavsiyeler toplumsal olarakta söz konusudur. Tüm bu infak,zekat, adalet, kıst, israfla alakalı  emir, yasak , tavsiyeler İslam Sosyo Ekonomik Yapısı içinde dikkate alınması gereken belirleyici kıstaslardır. Aksi durumda  Zühtten,isardan, infaktan, adaletten, kısttan bahseden ama pazarlarında cahili kapitalizmin egemen olduğu bir yapı ortaya çıkar. Ve bu gün olduğu gibi böylesi bir kapitalist üretim, bölüşüm ve tüketim  şekli; ‘İslam’mış gibi algılanıp, kırkta bir zekatta verildimi aliyyul ala bir durum gibi hareket edilir.  
            Rızık ve nimetin eşit olarak bölüşümünü düşünmemek, bunun için çalışmamak ve bunu savunmamak, Allahın nimetini inkar anlamına gelmektedir.[8] Allah’ın verdiği nimetleri İlahi iradeye uygun yiyib içmek; helal  olan tasarruftur. Nimete şükr; onu verenin muradına uygun tasarrufla mümkündür.[9] Kulluk ancak  bu irade ve murada uygun tasarrufla mümkündür.
            Mescid’te, Hac’da, Namazda, secdede, ihramda Yüce Allah muradını somut olarak göstererek; insanlara aranızda fark yoktur, hepiniz eşitsiniz, bu eşitliği bozacak; statülerden, sınıflaşmalardan, farklılaşmalardan kaçınılması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Zira bunlar İslamın; ‘ Hak gelince Batıl zail olur!’dediği Cahiliyenin adet ve vasıflarıdır. Ekonomik üstünlüğün  siyasi üstünlüğüde beraberinde getirdiği bir ilmi ve tecrübi gerçektir. Üstünlüğün ancak takvada olduğu ilkesini ortaya koyan islamın ekonomik farklılıktan doğan üstünlükleri önlemek için de  23 Yıllık Vahiy  seyrininin her aşamasında yoksullara, mahrumlara ekonomik yardımdan bahsetmekte, kölelerin azad edilmesini dilemekte, yetimlerin kayırılıp gözetilmesini istemektedir. İslam; İslam Milletini Ümmet olarak nitelendirir. Ümmet bir ana rahmidir. Ana kucağıdır. Ana evlatları arasında nasıl ki merhametinden dolayı eşitliği ve adaleti gözetir; Ümmet’te; Vahyin emrettiği infak, zekat, sadaka gibi ibadetlerle ümmet içindeki yoksulları yoksulluktan kurtarmayı, zayıfları kalkındırmayı, yetimleri gözetip kollamayı amaçlıyacaktır.
            Dünyaya gelirken “Eşit” olarak gelen ve Dünyadan ölümle ayrılırken de yine “eşit” olarak ayrılan insan; ömür denen geçici dünya hayatındaki kısa  bir yararlanma (Ömür) anında, Allah’ın üzerine halef kıldığı emanetleri üstünlük,ayrıcalık ve farklılık  sebebi kılarak adaleti ve kıstı (eşitliği) ihlal edebilmektedir? Bunun  büyük bir zulüm olduğu gerçeği; Rasulullah’tan hemen sonra vukubulan ve Ümeyyeoğulları İktidarında resmileşen “kırılma” nedeniyle idrak edilemiyor. Allah ganidir. Hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayandır. İnsansa Allah’a karşı fukara yani muhtaçtır. İster karun kadar zengin olsun isterse yoksul! Her halukarda insan Allah’a muhtaç konumundadır. İnsan tabiatı itibariylede cimridir. Onun bu cimriliği biriktirmeyle nükseder ve tüm benliğini kuşatır. Artık gani olduğunu fehmetmeye başlar. Bu hastalıktan ancak infakla kurtulur yada infak böyle bir sapmaya meydan vermeyen bir panzehirdir. Çimrilik hastalığının ilacıdır infak. Allah hikmetle ihtiyaç fazlasının infakını dilemektedir. İnsanın benliğindeki kini bildiğinden, herkesin ihtiyaç fazlasının yoksullar ve mahrumlarla paylaşmasını hikmetle istemekte ve kendi iradeleriyle bu erdemli, çömert davranışı ahlak edinmelerini dilemektedir. Allah cc  Muhammed Süresinde (Qıtal) şöyle buyurmaktadır ;” 047.36- Gerçekten Dünya Hayatı ancak bir Oyun ve bir Oyalanma’dır. Eğer inanırsanız ve sakınırsanız O Size Ecirleriniz’i verir ve Mallarınız’ı da istemez.37- Eğer Siz’den Onları isteyip Sizi Çıplak bırakacak olursa Cimrilik ederseniz ve Sizin Kinleriniz’i de ortaya çıkarmış olur.38- İşte Sizler böylesiniz. Allah Yolu’nda infaq etmeye çağrılıyorsunuz buna rağmen Siz’den kimi Cimrilik etmektedir. Kim Cimrilik ederse artık O ancak kendi Nefsi’ne Cimrilik etmektedir. Allah ise Gani'dir. Fakir olanlar ise sizler’siniz. Eğer Siz yüz çevirecek olursanız Siz’den başka bir Qawm’i getirip değiştirir sonra Onlar Sizin benzerleriniz de olmazlar.” Görülmektedir ki Allah  cc imtihan gereği insanları isyan ettirip hududullahı çiğnememeleri için; tabiri caiz ise tahrik etmemek için, mallarının tamamını değil, israf etmemek kaydıyla tasarruf[10] edip fazlası yani arta kalan olursa bunu infak etmeyi dilemektedir. İnfak ibadetinde tıpkı dinde zorlama olmadığı gibi zorlama olmadığı görülmektedir. Kişiye tebliğ yapılır;o kendi iradesiyle ve vicdanı ile bu tebliğe uyar yada uymaz. Zekattan ve sadakadan farklı olarak ki zekat kırkta birdir ve belli mallar üzerinden belli şartlarda alınır; insanları cimriliğe ve dolayısıyla  kinlerini açığa çıkartmaya sevkedecek boyutta bir yükümlülüğü içermemektedir, infak dünyadaki fedakarlığa karşılık, mükafaatının hesapsız bir şekilde  ahirette verileceği bir ibadettir ve yakini bir imanı ve sadakati gerektirdiği ortadadır. infak, Allah’ın ihtiyacı olan bir şey de değildir. Zira Allah ganidir. İnfak bizatihi Allah’a muhtaç olan insanın kendisi içindir. İnfak nifakın panzehiri, imanın delaletidir. Hesap günü tüm insanlar Allah’ın merhametine gözlerini dikecekler, Allah ise hayr hazinesi biriktiren kullarına merhametli davranacaktır. Dolayısıyla  insanlar Allahın rahmet ve merhametine dünyada da ahirette de muhtaçtır. Yapılan  infak;bizatihi Allah’a imanın, Allah’a güvenmenin, itimad etmenin ıspatıdır. Sadakanın sadakat manasınıda içermesi bu anlama gelir.   




[1] 55. Rahman  07-Semâ’yı  yükseltti ve Mizan’ı koydu. 08- Sakın Mizan’da Haqqsızlık va Taşkınlık yapmayın.09-Tartı’yı Adâlet’le tutun ve Tartı’yı noksan yapmayın.

[2] 82 İnfitâr 7
[3] 041.Fussilet 10     
[4] 59.Haşr 07- Allah'ın o Qarye Halkı’ndan Elçisi'ne verdiği Fey, Allah'a, Elçisi'ne, Yakın Aqrabalığı olanlar’a ve Yol’da kalmışlara ait’tir. Öyle ki Siz’den Zengin olanlar arasında dolaşan bir Devlet olmasın. Elçi Size ne verdiyse alın, Sizi neden sakındırırsa artık Ondan sakının ve Allah'tan ittiqa edin. Elbette Allah Azab’la sonuçlandınrması pek Şiddetli olan’dır.  

[5] Birr için bkz. Bakara 177.
[6] 16. Nahl 71 
[7] Bkz. Aristo’nun Dağıtıcı ve Denkleştirici Adalet kavramları. Dağıtıcı Adalette herkes hukuk ve nizam önünde mutlak eşittir. Denkleştirici Adalette ise üretim ve bölüşümde ihtiyaç durumuna göre denleştirmeye ve eşitliğe riayet öngörülmektedir.
[8] 016  Nahl 71-Allah Rızıq’ta kiminizi kiminize Üstün kıldı. Üstün kılınanlar  Rızıqları’nı Elleri’nin altında bulunanlar’a onda Eşit olacak  şekilde çevirip vermezler ( Ellerinin altında bulunanlar’a vermezlerki, Onlar da Rızıq’ta Onlar’a Eşit olsunlar/kendilerine eşit olmaları için Ellerinin altında bulunanlara vermezler." Şimdi Allah'ın Ni’meti’ni İnkar mı ediyorlar?”
[9] 016 Nahl 114-    Öyleyse Allah'ın Sizi rızıqlandırdığı Şeyler’den Helal Temiz olan’ı yiyin. Eğer Ona Kulluk etmekte iseniz. Allah'ın Ni’meti’ne şükredin.


[10] İsraf; rızık ve nimeti veren Rabbin  kuralları dışında  harcamak yada istif etmektir.Savurganlık ve cimrilik israftır. Tasarruf ise; Rabbin rızası doğrultusunda harcamaktır. Tasarrufta çömertlik vardır. İsrafta cimrilik hakimdir.