5 Aralık 2009 Cumartesi

Müslümanların Mülkle İmtihanı

             

İman’da Ciddiyet ve Sadakat Ölçütü:İnfak


Atilla MORÇOL
 

            Kuran’da cihad, hicret ve infak ; “Allah yolunda” kaydı ile emredilen eylemlerdir. Allah yolunda cihad, Allah yolunda hicret, Allah yolunda infak … Allah yolunda canı , Allah yolunda malı , Allah yolunda memleketi feda etmeyi göze almakla denenmedir. İnfak terim olarak yararlı olan bir şeyi ona muhtaç olanla karşılıksız paylaşmak anlamına gelir. Muhtaç olmadan, infak gerçekleşmez. İnfakın vergi olarak devlet tarafından toplanan kısmına zekat denilmektedir. Zekat devlet tarafından belli esas ve usullerle belli miktarda toplanır ve yine belli usul ve esasla belli yerlere harcanır. Zekat infak içinde muteala edilsede bu yönüyle infaktan ayrılır. İnfak kişinin kendi ihtiyarı ile yani gönüllü olarak yoksullara, yetimlere, kölelere, yolda kalmışlara hasılı muhtaçlara yaptığı mali yardımdır. Allah için kurban kesmek gibidir. Servet/mülk Allah’ın insanlar üzerindeki emanetidir. Emanete riayet, Allah’a sadakattir. Bu sadakat emanet olarak verilen mal ve nimetin, muhtaçlarla karşılıksız en güzel bir şekilde paylaşılmasıdır. Sadaka sadakattan gelir ve bu nedenle karşılıksız paylaşıma sadaka denmiştir. İnfak Allah’a karşı sadakatı gösterir. Allah’a olan sadakatin derecesi ölçüsünde infak edileceği aşikardır. Aksi durum emanet edilen malı biriktirmek, saklamak, paylaşmamak, kenz etmek emanete ihanettir. Yani Allah’a sadakatsizliktir. O’nun malının üzerine konmaktır. Yani, Vakıf kuranlar tarafından tayin edilen mutevelli heyetinin vakıf konusu malı kendi amaçları için kullanması gibidir.

       Fıdr sadakası ramazanda fakir zengin tarafından verilen fıtrat sadakasıdır. Kuran serveti hayr olarak isimlendirir. İnfakı anlamanın ve sindirmenin yolu vahyin inşa ettiği bir servet tasavvuruna sahib olmaktan geçer. Tevhid akidesi bu tasavvurun alt yapısıdır.

       Mülk Allahındır. Mülkün mülkiyeti Allahındır. Mülkiyet mülk üzerinde sınırsız tasarruf hakkıdır ki bu ancak Melikin-Nas'a aittir. Allah bu hakkı kendinde bırakarak mülkün tasarrufunu belli kural ve sınırlamalarla insana vermiştir. Tıpkı Ademe cennette tasarruf etmesini(yaşamasını bahşettiği gibi)”Ey Adem ye iç gez ama şu meyveden uzak dur. Yoksa kovulmuşlardan olursun.” Dediği gibi, insanada mülk/servetin sınırlı/şartlı tasarrufunu vermiştir.”Yiyin için yararlanın ama israf etmeyin. Biriktirip cem etmeyin ihtiyacınızı giderin fazlasını Allah yolunda infak edin.” Servetin yasak meyvesi onu kenz edip biriktirmek, muhtaçlarla paylaşmamaktır. Nihayetinde kişinin elindeki mülkten, kendi payına düşen; yediği, giyindiği ve Allah yolunda yaptığı infak, gerisi ise ölümle terk edilendir.

             “Kullukta yücelmenin iki kanadı vardır: Biri kuldan Allah’a uzanan boyutu temsil eden namaz. Diğeri kuldan kullara uzanan boyutu temsil eden infak.”(M.İslamoğlu) Dini yalanlayanlar yetimi itip kakanlar, yoksula yardımı teşvik etmez.Sözde namaz kılar ama ciddiyetinden gafildirler.(Maun) “ Onlar öyle kimseler ki Allah anıldığı zaman kalpleri titret ; başlarına gelene sabrederler, namazı kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcarlar.” Hac 35

             Nifak ehli ahirette inanmadığı için, karşılığı Ahiretti verilecek olan amellerden yüz çevirir. En çok sevdiği malı infakla heba olarak görür. İman ehli ise; ahirette iman ettiğinden orada elde edeceği mükafaat için bu dünyada gönül hoşnutluğu ile Allah yolunda infak eder. Hesapsız bir ecir için infak etmemek ancak Ahirete inanmamakla olur. Böylesi karlı bir alış veriş başka hangi nedenle yapılmaz ki ?

             İnfak : Tevhidi Dünya görüşü buna bağlı yaşam tarzının rutin, doğal, hayrdan işlerindendir. Allah infakı şiddetle tavsiye etmiş ve müslümanları serbest bırakarak onların iman ve güven ilişkisinin niceliğine uygun davranacağını bildiğinden. Zekatta bile bir zorlama vardır. Siyasi erkin kabul ettirilmeside söz konusudur. Zekatı devlet görevli memurları ile toplar. Toplanması ve sarfında da usul ve esaslar belirlenmiştir.İnfakta ise böyle bir durum söz konusu değildir. İnfakta boşa kakmadan, incitmeden, öncelikle mümin yoksullara yapılması gibi ahlaki ve erdemli davranışlar hatırlatılmaktadır.

             İyilik, infak kazanç kapısı haline getirilmemeli. Az verip çok verdim yaklaşımına girilmemelidir.(Müddesir 6) Kaz gelicek yerden tavuk esirgenmez mantığı kapitalismin kar mantığıdır. Daha fazlasını elde ederim diye hayr yapılmaz. (!? İstiksar) Hayr Allah rızası için yoksul ve muhtaç insanlara şefkat ve merhamet duygularından, adalet ve kıstı ayakta tutma çabası ile yapılmalıdır.

           Kulun infakı Allah’a bir ikram değildir. Bilakis Allah böyle bir ameli salih için kula imkan vermesi ve aynı zamanda fırsat verip nasip etmesi bir lütüfdur ki infak edenin buna teşekkür etmesi gerekir. Mal sahibi yaptığından hemde ameli salih için fırsat verdiğinden dolayı.

          İnsanların gösteriş için malını harcayan Allah’a ve ahiret gününede inanmayan kişi gibi başa kakarak ve gönül inciterek ve sahip olduğu malın en kötüsünü vererek hayr sonuçlarını iptal etmemeleri istenmektedir.(2/264-267) Böyle yapışmış bir hayrdan önce Allah telakkisinde problem vardır. Allah telakkisi problemli olanlar ne kadar harcarlarsa harcasınlar onların gösteriş, başa kakma , statü kazanma emelleri nedeniyle boşa giden eylemleridir.Allah rab olması ile kullarını hayr yaparken eğitiyor , yetiştiriyor ve tesfiye ediyor. Hem bilgi olarak hem pratik olarak hem nicelik olarak hem de nitelik olarak en güzeli öğütlüyor.

           Zekat tahsili devlet tarafından yapılan, hangi mallardan ne kadar alınacağı ve nerelere sarf edileceği vahyiyle ve sünnetle belirlenmiş bir vergidir. Ve infak ibadeti içinde mütala edilir. Allah yolunda infak yada sadaka ise zengin fakir hatta yoksul ayrımı yapılmaksızın elindekinden Allah yolunda harcamaktır. Allah’a ve resulune sadakatın bir göstergesi, ispatı, Allah’a imanın isharı, Allah’a güven duymanın işaretidir. Resulullahın yoksulun once meşakkatine rağmen bir kardeşine gülümsemesini sadaka olarak nitelendirmesi bundandır. Yoksul da infak edicek bir tane hurmaylada olsa. Verecek hiçbirşeyi yoksa gülümseyecek kardeşine. Buda vermektir, harcamaktır. İnfak ahlakı ise sadece zenginin değil müminlerin olmassa olmaz vasıflarındandır. İnfak konusundaki uyarı, özelde zengin müslümanlara, genelde tüm müminlere yoneliktir.(2/195) Allah’ın verdiği nimetten cimrilik yapmak toplumda bozgunculuk cıkarmaktır. Allah bozguncuları sevmez. (28/77). Allah toplumda barış ve kardeşliği diler. İnfakla iman kardeşliği anlam bulur. Duygusal bir soylemden gerçekci bir zemine oturur, sevgi ve kardeşlik gerçek anlamını bulur. Toplumda barış, huzur ve kardeşlik gelişir. Kalpler birbirine yaklaşır. Dayanışma ve birlik tahakkuk eder. Bu durumdan ise toplumsal bir güç doğar. Allah’ın kudret elide birlik içinde birbirine kardeşce kenetlenmiş toplumun üzerinde olur. Toplumsal tevhid budur. Allah’ın birliği gibi ümmette tek bir ümmettir. Aksi durumda ise yoksullar zenginlere düşman olur. Zenginler fakirlere tepeden bakar, şevkat, kardeşlik, dayanışma, birlik ortadan kalkar. Herkez birbirini istismar etmenin yoluna bakar. Kısacası cahili bir toplum tüm yönleriyle egemen olur.(Çok meyledilen o mallardan Allah yolunda harcamadıkça Birr’e eremessiniz.)(3/92). İyiliğe erişmek için (bkz: Birr için 2/177). Allah yolunda Allah’ın fazlı ile sahip olduklarınızdan gönül hoşnutluğu ile harcamanız gerekmektedir. Bu Müslümanın değişim/tekamül ve Allah’a yönelme yasasıdır. Birre (İyiliğe,hayra,takvaya) erişmek için Allah yolunda infak, olmassa olmaz bir ameli salihdir.

             İnfak yada sadaka toplumda yoksullara yetimlere, muhtaç düşenlere yapıldığından kardeşlik, sevgi, muhabbet duygularını geliştirir. İnsanların birbirlerine saygı ve güven duymalarını sağlar. Dünyaya meyli, aç gözlülüğü, çok kazanma hırsını, fırsatçılığı, cimriliği ve benzeri ahlaki zaafları ortadan kaldırır. Cimrilik ise tüm bu ahlaki hastalıkların toplumda yayılmasını, çoğalmasını, bozgunculuğu hortlatır. (Bkz. Kasas 28/78). İnfak toplumun denge direğidir. Cimrilikse tüm toplumsal dengeleri bozan etkiye  sahibtir. İnfak her iki tarafı (vereni ve alanı) ıslah eder, marufa yoneltir. Cimrilik bozgunculugu tetikler. Toplumda hasetcilik, kibir, sömürü, haksız kazanç, haksızlıklık, düşmanlık, egoizm ve refahtan dolayı şımarıklığı egemen kılar. Bu haliyle infak toplumu felaha götüren, cimrilikse toplumu fesada sürükleyen yönleriyle toplumların değişim ve dönüşümleriyle ilgili yasa niteliği taşımaktadır.Allah’ın verdiği nimete nankörlüğün başında, verilen nimetin gerçek sahibinin Allah oldugunun unutulması ve O’nun rızayi ilahisine uygun olarak verdiği mal ve mülkü tasarruf etmemek gelmektedir. Bu ise büyük felaketleri celb eden bir kokuşmayı hazırlayan vasatı meydana getirmektedir. (Nahl 16/112 – 28/58)

          Etrafımıza bir baktığımızda kariyer sahibi olma adına ne çabalar sarf ediliyor hayretle ve esefle görülmektedir. Bunca çaba; konforlu, rahat bir dünya hayatı için olduğu herkesin malumudur. Kariyer ve konforlar için tüm insani guclerini ortaya koyanların, Allah’ın rıza ve hoşnutlugunu kazanacak mü’min, muhsin, muttaki, salih bir kul olma yolunda  kariyer yapmaya ne kadar isteksiz davrandıklarıda ortadadır.İman edip salih amellerde bulunanlar müstesna ama böyleleri nekadar da azdır. (Sad 38/24)

          Sapma ve bozulma yani toplumsal fesat biriktirmeyi ve cimriliği, cimrilikse infaktan kaçınmayı doğurmaktadır. İnfaktan kaçınma müstağniliğe bu ise Allah’a karşı nankörlüğe yol açar. Nifak hali budur. Nifak, iki yüzlü olup dünya tapıcılığıdır. Menfaatperestliktir. Güya Allah Rasulu’ne ve ahirete sözde inanmaktadır. Ama bu Allah’ın istediği bir inanış değildir. Zira ehli nifakın; ne Allah telakkisi ne de değer yargıları vahiyle inşa edilmemiştir. Nifak ehli Allah’a güvenmemektedir ve çok sevdiği malı Allah’ın istediği gibi değil, hevasının istediği gibi tasarruf etmektedir. Ona emaneten verilen mal ve mülk üzerinde mülkiyet davasında bulunarak Allah’a karşı büyüklük taslamış ve nankör konumuna düşmüştür. Halef kılındığı mal üzerinde Allah’ın hudutlarını gözetmeden şımarmaya , lüks tüketime, israfa yönelmiştir. Yoksula , yetime tepeden bakmaktadır. Kendini farklı görmektedir. Zenginlerle yarışa girer bu halininde islam olduğuna kendini inandırır. “ Nimetlerin en iyisi müslümanlara layıktır!” diyerek ; lüksü ve israfı meşrulaştırır, kendinin buna layık olduguna inandırır.

             Kuranda, emredilen maruf olan; zekat, tezekki, tezkiye , sadaka, infak, karzı hasen, itha , itam, fekk-i rakabe, tahrir-i rakabe, birr, ihsan, isar, fidye, kefaret, cizye kavramlarının karşısında kerih görülen fiiller; vermeme, esirgeme, hayrı engelleme, hayra teşvik etmeme, malı cem etme, kenz , tekasür, cimrilik, bencillik (şuhh), israf, tezbir, gösteriş, riba kavramlarıdır. Öncekiler mü’minlerin,salihlerin,kurtuluşa erenlerin amel ve vasıfları iken  sonrakiler yüz çevirenlerin,hüsrana uğrayanların,küfredenlerin,helaka sürüklenenlerin vasıf ve amelleridir.

              Nifak - Münafık-Biriktirme-Cimrilik

             Münafıklardan bir gurup vardır islami kabul ettikleri halde çakılıp kalmışlar. Allah’a yönelmede hiçbir gayret göstermeyerek boş kalpleriyle mümin olduklarını zannetmişlerdir. Tevbe suresi 38. ayetten itibaren gelen pasajda hitap edilen o tereddüt içinde bocalayanlar, savaşa çıkmayanlar, peygamberden izin isteyenler, gönülsüz sadaka verenler, verince başa kakanlar, ne dediğini bilmeyen, yaptığından gafil, ciddiyetsiz, samimiyetsiz bu insanların kalplerine iman yerleşmemiştir. Kendilerini müslüman olarak görürler ve öyle tanınırlar. Ama müslüm oluşlarında bir ciddiyet yoktur. Dünya ehlidirler ahirete ise hiç iltifat etmezler.İnandıkları halde nifaka sürüklenmişlerdir. Medine’de özelliklede Mekke’nin fethinden sonra kitleselleşmişlerdir. Bunlar gönülsüz infak ederler, Allah’a ve resulune nankördürler, namaza hep üşene üşene kalkarlar ve daima gönülsüz hayr yaparlar. Hakkı ve doğruyu anlamada isteksizdirler. Onlara hakkı anlatmak deveye hendek anlatmaktan zordur. Hep itiraz ederler. İman edip sonra inkar etmeleri nedeniyle inkarlarını ishar edememişlerdir. Böyleleri Medine’de çoktur. Münafıkların listesi olduğu yolunda rivayet meşhurdur. Onların kalpleri mühürlenmiştir. Artık hiç anlamazlar. Bu halleri ile ilgili olarak;Rabbimiz;”Allah onların canlarını alsın, nasılda bu hale geliyorlar?” (63/24) buyurmaktadır.
            Allah infak ahlakı ile infakın malların en güzel ve hoşa gidenlerinden gönül hoşnutluğu içinde yapılmasını gösteriş için değil Allah için yapılmasını, başa kakılmamasını, Alan elin incitilmemesini öğütlemektedir ki aksi durumda yapılan hayrdan eser kalmaz.İnfakla iman hidayet arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Allah yolunda harcayan hem de en sevdiklerinden ve dahi bunu en hasbi duygularla ve bir karşılık beklemeden başa  kakmadan ve incitmeden yapabilmek kamil bir imanla mümkündür ki zaten böyle bir tavır kamil bir imanın varlıgına dalalet eder(2/271-272)

             İnfakta cömertlik cennete iletir, cimrilikse cehenneme götürür. Allah’ın rızasını kazanmaktan daha değerli olan nedir? Abdurrahman bin Avf, 500 deveyi üzerinde ki değerli yükleri ile birlikte bir anda tereddütsüz adeta Allah’a ve rasulune sadakatimdir dercesine tasadduk etmesi ne güzel bir ameldir. Ya kazandığı Allah rızası, mal ve mülkle dünyalık nimetlerle ölçülür bir şey değildir. İşte iman bu tercihi ve fedakarlığı yapabilmektir. Kısacası Allah’a güvenmektir. Allah’a gerektiği gibi güven duymayanların iman iddiası boş bir iddiadır. Herkes iddiasına mutdalidir ve şahidtir.

            İslam siyasi gücü ve serveti/zenginliği meşru görür. Ancak bunun bir ahlaki disiblini olduğunu Hz. Davut ve Hz. Süleyman örnekleriyle göstermiştir. Davut (as) ve Süleyman (as) siyasi ve ekonomik gücü, insanların yararına, adaleti gözeterek , kıstı ayakta tutarak, mahrum ve mazlumların imdadına koşarak kullanmışlardır. Her iki peygamber ne lükse teveccüh etmişlerdir  ne de israfa sürüklenmişlerdir. Diğer Peygamberler nasıl bir hayat tarzına sahipse bu iki Hükümdar Peygamberde ayni yaşam tarzına ve dünya görüşüne sahip oldukları muhakkaktır. Bazı türedi zenginlerin,her iki peygamberin zenginliğini kendi zenginliklerine yada kapitalist servet anlayışlarına referans göstermeleri, ne büyük bir nifak içinde olduklarını göstermektedir.

3 yorum:

  1. Abdurrezzak Çınar
    İnfakla nifak arasında nasıl bir ilişki kurduğunuzu daha kapsamlı izah edebilirmisiniz. İslam'ın kendi iktisadi modelini neden göremiyoruz. Bu gün tüm İslam Ülkelerinin pazarlarında olan kapitalizmin bir versiyonu. Bunun sebebi nedir?

    YanıtlaSil
  2. Sn. A.Çınar
    Dünyanın geçici bir metaı karşılığında ahiret yurdunun ebedi nimetlerini satın almak için;öncelikle ahiret yurduna kesin bir iman şarttır. Ahiret yurduna inanan infak eder,şek ve şühhesi olan vermez yada cimri davranır. O nedenle sadaka sadakatten türetilmiştir. Sadaka veren (mali gücüyle münenasib olan sadaka tabii) imanının varlığını ve ciddiyetini göstermiş olur.Allah'ın onca müjdesini ciddiye almanın bir göstergesidir infak. Sürei Hadidi bu açıdan okumanızı tavsiye ederim. İnfak ahlakını terk eden toplumlar kar putunun müridi olurlar. İnfak tekasürcülüğün panzehiridir. Biriktirme tutkusu daha çok kar,daha çok kar endişesi de cahili ticari anlayışı egemen kılar.Biriktirmeyib infak edeceksem ne diye aşırı kar marjları ile çalışarak insanları fazladan ödeme yapmalarına sebep olayım? İsar,infak ahlakı, tekasürü reddedip kevseri tercih; İslam İktisadının alt yapısıdır. Bunun yerini; biriktirme, karın maksimizasyonu,metaı gurur aldığında karşımıza çıkacak olan cahili kapitalist ilişkilerdir. Allah sizi korusun!

    YanıtlaSil
  3. Ibadurrahman Yorulmaz
    Biriktirme,sermaye,zenginlik,ticaret,mülkiyet,üretim,tüketim,bölüşüm,gelir,infak,zekat,vergi konularında müslümanların tartışmaları olumlu ve ümit vericidir. Buna bağlı olarak,özgün bir İslam sosyo ekonomik yapısı varmıdır? Kuran ve Sünnet sosyo ekonomik bir yapı ortaya çıkartacak ilke ve hükümler vazetmişmidir? Hayatın neredeyse tamamına yakın bir bölümünü kapsayan yukarıda saydığımız iktisadi ameliyelerde İslam nasıl bir yaklaşım,bakış açısı,tarzı siyaset öngörmektedir? Bu ve benzeri sorulara verilecek cevaplar olumludur ve halkın yararına ve lehine bir içeriğe sahiptir. İktisadi ameliyelerin yönü ile dünya görüşü arasında birebir bir ilişki olduğu muhakkaktır. İslam ideal ilişkilerden bir dünya görüşü üretir.Tevhidi dünya görüşü ve buna bağlı islam hayat tarzı; müslümanların kılık kıyafet gibi,zevk ve haz gibi,iktisadi ameliyeler gibi hayata kendi özgün rengini ve kokusunu verdiği/vereceği bir gerçekliktir. Mütedeyyin kesimlerin bile yaşam tarzlarına İslam’ın rengini veremedikleri; pazarda,sokakta,kılık kıyafetlerinde,yönelişlerinde,dünya için yarışta,lüks ve israfta kendini göstermektedir. Rabbin-Nas olan Allah; müslimin (Teslim olanın) dünya görüşünü Kur’anla inşaa eder. Tevhidi dünya görüşünü edinen müslüman cahili olandan hicret ederek ,dünya görüşü çerçevesinde kendi hatay tarzını yaşayarak oluşturmaya başlar. Vahyin nuzül vasatında Mekke ve Medine’de 23 yılda yapılan budur. Tabiatı gereği En zor ve uzun bir süreçte insan davranışlarına ve ahlakına yerleşecek olan mülkle ilişkiler sorunsalı,Rasulullah’ın rıhletinden daha 30 yıl geçmeden rayından çıkartılmaya başlandı. Kenz ayetleri yanlış tefsir edilmeye başlandı.İnfakın yerini kırkta bir zekat almaya başladı,zenginleşme temayülü toplumda revac buldu. Allah Rasululünün yerleştirmeye çalıştığı sosyo ekonomik yapı;dinar ve dirhemin yavaş yavaş toplumu teslim alması ile yerini cahili iktisadi ilişkilere bıraktı. Bu gün hala ayni cahili iktisadi ilişkilerin egemenliği söz konusudur. Ali ‘nin katlinin gerisinde bu vardır.Eba Zer’in Rebeze sürgünü açıkca bu nedenle olmuştur. Gıfarlı Cündeb’in yükselttiği bayrağın, bu gün bir avuçta olsa cesur gençler tarafından taşınıyor olmasını görmek sevinç vericidir. Bu tartışmalar olumludur ve İslam’ın özgün sosyo ekonomik yapısını ortaya çıkartacak potansiyelin varlığını göstermektedir.

    YanıtlaSil