16 Kasım 2010 Salı

HACC; Karuniler İçin Değil Muhsinler İçindir!

Atilla MORÇOL

                        Hacc ı mebrur, taqwa iledir. Ve muhsinlerin,Allahtan ittiqa edenlerin Haccıdır.Onlar;Bu Kutsal Yolculuğu hayatları boyunca hep özlediler ve bu özlem yaşam tarzlarında belirleyici olduğu gibi döndükten sonra da Allah'ın rızasını gözetip, O'nun rızasına uyugun bir yaşam tarzını ahlak edinmiş mü'minlerdir. Elbetteki böyle bir mü'min Allah'ın kendisini müstahlef kıldığı nimet üzerindeki tasarrufu; israf değil tasarruf olacaktır.Yegane malik olan Allah'ın rızasına  ve muradına uygun  hareket edecektir. Aksi durum israftır ve Allah müsrifleri sevmez.
                        Suudiler HAC’cı  “inanç turizmine” mutassıblarda turistik geziye dönüştürünce;  bir tarafta ihtişam, gösteriş, lüks ve israf içinde güya Allah’a ibadet yapıyormuş gibi davranan müsrifler, diğer tarafta  Rablerine kulluk edebilmek için maddi ve manevi zorluklara rağmen huşu içinde, Hac vazifesini  mütevazi şartlarda ifaya çabalayan  sadıklar ve muttaqilerden müteşekkil iki farklı dünya çıkıyor 0rtaya.
         Mescidi haram’ın hemen yanıbaşında Karuni silueti ile adeta  Kabe’nin mütevaziliğine nispet ederek pis pis sırıtan Clock Tower Royal Otel yada 485 metrelik saat kulesi ile Abraj al-Bait Projesi ve hemen yanıbaşındaki türdeşlerinde  konaklayan konforperest Hacı adayları, Cuma Namazlarını bile  kaldıkları otellerin lobilerinde yada suit odalarında eda(!) etmelerinin rahatlığını yaşıyorlar paraları sayesinde. Birde Say ve  tavaf için raylı bir sistem ne kadar iyi olurdu bu lüks ve rahatlığın üzerine kimbilir!
     2010 yılı Hac Mevsiminde  Mukaddes Toprakları, resmi rakamlarla 2.5 milyon Hacı ziyaret ediyor. Umre için gelip Hac ‘cı da  eda etmek için  yasadışı  ikamet edenleri de sayarsak yaklaşık beş milyon Hacı 1,5-2 ay Mekke ve Medinede  konakladı demektir. Umre için her dönem 200 ila bir milyon Hacı yı da göz önüne alırsak; Kabe Ziyaretleri  muazzam bir gelir kaynağı  Suudi Sermayesi için.
     Turizimcilere göre genellikle Faslı, Tunuslu, Türk, İngiliz, Cezayirli ve Güney Afrikalılar rahat ve lüksü seviyor ve Kabe’nin heman yanındaki bu mağrur otellerin müdavimleri bu ülkelerin hacılarından oluşuyor. Tabii ki  Pakistan ve Hindistanın racaları ile Arap dünyasının zenginleri de  bu otellerin müşteri portföyünde (!)  yerlerini alıyor olmaları sır olmasa gerek. Bu super star lüks otellerde 24 saat uşak hizmeti, geceliği 6.000 dolarlık suit odalar, 250-300 dolarlık çikolata paketleri, İtalyan dondurması gelato partileri; İslamın tevazu, sadelik ve  tasarrufa dayalı dünya görüşü ve yaşam tarzı  ile  çelişsede kimin umurunda  Afrikaaki açlık ve ilaçsızlıktan insan ömrünün 40 yıl olduğu. 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir' desede İbrahimin Torunu  Muhammed Mustafa sav;  Kabe’ye inad  ihtişam içinde göğe yükselen bu lüks ve israf ehlinin umurundamı açlık ve sefaletten ölen çocuklar. Yada beş yıldır  siyonist rejimin ablukasındaki Gazze halkı! Allah’ın onlarca  infak ayetini birileri hatırlattığında  sanki bir koro şefi eşliğinde hep bir ağızdan “ bizdemi yoksul olalım” vaveylasına ne demeli?!  İstakoz yiyerek serin mermerlerde ihramıyla  istirahat etmeyi yada ikiyüz çeşit yemeğin önünde tuzla  taama başlamayı  taqva zanneden bu lüks ehli için yapacak bir şey yok! Lakin  müslüman alimlerin bu ifsad olmuş, müfsid  güruh karşısında lal kesilmesi yokmu işte  asıl muvahhidleri kahreden budur!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder