5 Nisan 2010 Pazartesi

Vahiyle İnşa Edilen Selam Yurdu:İslam Milleti/Medine i Fazıla -1-



Vahiyle İnşa Edilen Selam Yurdu:
İslam Milleti/Medine i Fazıla



         Atilla MORÇOL
 


         
Mekke Hıra’da  Vahyin nüzulü ile başlayan son Risalet serüveni boyunca;Vahiyle adım adım,ilmek ilmek inşa olunan  Ibadurrahmanların [1] bir ümmet oluşturma gayretlerine şahid olmaktayız Rasulullah’ın rehberliğinde.Ümmetleşme çabalarının; Vahiy temelli ve takva eksenli bir çaba olduğu açıktır.Zaten ancak Allah’a yönelmenin yegane yolu da Vahiy temelli bir inşadan ve takvadan ibaret olduğu malumdur.İşte Allah Rasulü Vahyin ilahi Davet yöntemi gereği Mekke’de ve Medine’de  Ümmetin nüvesini teşkil eden ıbadurrahmanları yetiştirmiştir.Takvalı,güçlü,erdemli,sağlıklı,faziletli bir Cemiyet oluşturulması,elbette ki İslam davasının geleceği için hayati ehemmiyette olmazsa olmaz bir gerekliliktir.

 Kardeşlik konusunda sınıfta kalmış sözde bir İslam Toplumunun, tebliğ önünde büyük bir engel oluşturduğu  ve düşmanları karşısında  ezik  ve yenik olacağı malumdur.Bu gün görülen şey budur. Dolayısıyla, beşere; İslam’ı tebliğin sağlıklı ve müspet sonucu için güzel bir örneklik ortaya koyulması şarttır. İşte Rasulullah bir taraftan dini ibadi konuları anlatırken bir taraftan da ayni şekilde özgün bir İslam Milleti (Ümmet)  inşaası için gayret sarf ediyordu. Allah’ın razı olacağı,standardı yüksek bir kulluk bilinci ve pratiği için; Müslümanların yüksek kardeşlik şuuruna ve ahlakına sahip olması ,olmazsa olmaz bir gereklilik idi. Düşününüz ki, toplumsal açıdan; evlilik, komşuluk, akrabalık vb ilişkilerde, alış-veriş,işçi-işveren ilişkileri gibi ticari hayatta,Allah’ın hudutlarını gözetme noktasındaki  olabilirlik büyük ölçüde kardeşlik,hakkaniyet,merhamet gibi erdemli hasletlerden,bu hasletlerin ahlak ,huy,tavır edinilmesinden kaynaklanacaktır. Bu erdemler Allah’tan sakınma ahlakıyla birleştiğinde, İslam Milletinin Tevhidi altyapısı oluşmuş, inşa edilmiş olacaktır. Bu nedenle Kur’an; “ Müminler ancak kardeştirler..."[2] Buyururken, Rasulullah’sa sav; "Sizden biriniz kendi nefsi için isteyip arzu ettiğini mümin kardeşi içinde arzu edip istemedikçe mümin olamaz" ve "Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz" diye feryat etmektedir.
Hicretten yaklaşık beş ay sonra, Rasulullah sav Medinel'i Müslümanlarla (Ensar) hicret eden Mekkeli Müslümanları (Muhacir) bir araya topladı 45’i Muhacirden, 45’i de Ensar’dan olmak üzere 90 kişiyi kardeş ilan etti. Bu  uygulama dinin temel altyapısını fiilen hayata kazandıracak bir uygulamadır. İslam’ın temeli olan kardeşliğin toplumda asıl oluşunu perçinlemektir. Ki bu kardeşliğin "lafta" değil özde ve fiiliyatta  olması gerektiğini göstermiştir. Peygamber Efendimizin kurduğu bu kardeşlik müessesesi maddî-manevî yardımlaşma ve birbirlerine varis olma esasına dayanıyordu. Kur’an bu kardeşliği şöyle tasvir etmektedir; “"Daha önce Medine’yi yurt edinmiş ve imanı kalplerinde yerleştirmiş olanlara gelince, onlar, kendi yurtlarına hicret eden din kardeşlerini severler, onlara verilen şeyden dolayı gönüllerinde bir kıskançlık duymazlar ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendi nefislerine tercih ederler, kim nefsinin ihtiraslarından korunur ise, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir"[3]
           Allah; Müslümanlardan, birbirlerini nefislerine tercih eden, yardımlaşan, seven, kulluk bilinci etrafında bütünleşmiş bir cemiyet oluşturulmasını dilemektedir. İslam Milleti öyle bir cemiyettir ki; isar esastır, sevgi, kardeşlik, yardımlaşma, kanaat, hayırda yarış cemiyet hayatında kendini her yerde ve her an hissettiren gösteren hasletlerdir. Rasulullah 23 Yıllık Risaleti boyunca hep bunu gerçekleştirmeye çalışmıştır ve bizatihi Vahiy de bu ideal toplum modelini inşaa etmeyi hedeflemiştir. Zira bu olmadan; gerçek bir Allah’a yöneliş, kulluk olamayacağı bilinmektedir. Dünyevi ve maddi bağların engelleyici etkilerinden ancak bu erdem ve hasletlerle kurtulunabileceği aşikârdır. Allah İslam Milletinin toplumsal, sosyal ilişkilerini kulluk ve akide ile ilişkilendirerek nasıl olması gerektiği bakın nasıl açıklıyor; “ Allah'a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi şirk koşmayın. Anne Baba’ya Yakın Aqraba’ya, Yetimler’e, Yoksullar’a, Yakın Komşu’ya, Uzak Komşu’ya yanınızdaki Arkadaş’a, Yolda kalmışa ve Sağ Elleriniz’in Malik olduklarına güzellik’le davranın. Allah her Büyüklük taslayıp Böbürleneni sevmez. Onlar Cimrilik’te bulunurlar. İnsanlara da Cimriliği emrederler ve Allah’ın Fazlı’ndan kendilerine verdiğini Gizli tutarlar. Biz o Kafirler’e Aşağılatıcı bir Azab hazırlamışızdır. Ve onlar Mallar’ını İnsanlar’a gösteriş olsun diye infaq ederler. Allah'a ve Son Gün'e de inanmazlar. Şeytan kime Arkadaş olursa, artık o ne Kötü bir Arkadaş’tır. Allah'a ve Son Gün'e inanarak Allah'ın kendilerine verdiği Rızıq’dan infaq etselerdi aleyhlerine mi olurdu? Allah onları iyi Bilen'dir. Gerçek şu ki Allah Zerr’e Ağırlığı kadar Haqsızlık yapmaz. Bir İyilik olursa onu kat kat kılar ve kendi yanından pek Büyük bir Ecr verir.Her Ümmet’ten bir Şahid getirdiğimiz ve onların da üzerine Seni Şahid olarak getirdiğimiz zaman nasıl olacak? O Gün küfredip de Elçi'ye İsyan edenler, yerle bir olmayı severek isteyecekler. Oysa Allah'tan hiçbir Söz’ü gizleyemezler.”[4] (en-Nisa/36-42)”

      İslam; akide ile sosyal ilişkiler arasında birebir bir bağ kurar. Kendi nefsin için istediğini kardeşin, komşun içinde isteyeceksin buyurmaktadır. Aksi durumda iman edilmiş olunmayacağı uyarısında bulunmaktadır. Ya da birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız, böyle olunca da Cennete giremezsiniz buyrulmaktadır.[5]  Müslüman kardeşler arası yardımlaşma ve dayanışma ise Allah’ın yardımı ve korumasına neden olarak gösterilmektedir.[6]
Bir ihtiyaca mebni olarak elde tutulmayan yani ihtiyaç olmayan paralar, paraya çevrilmesi kolay mal ve mülk, kişiyi Allah’a yönelmekten alı koyar.  Rasulullah bu konuda Ümmeti uyarmak için güzel örneklikler ortaya koymuştur: Ebu Sirvea Ukbe b. el-Hâris (r.a) şöyle anlatır:Medine'de Hz. Peygamber'in (s.a) arkasında ikindi namazını kılmıştım. Selam verdikten sonra hemen ayağa kalkarak, cemaatin omuzları üzerinden atlayıp, zevcelerinden birinin evine gitti. Halk, onun acele kalkıp gitmesin­den endişe etti. Bir müddet sonra çıkıp geldi. Onun çabuk hareketi karşısın­da halkın şaşırdığını görünce şöyle buyurdu: "Evimizde bir miktar dinar ve dirhem olduğunu hatırladım. Bunun beni Allah'a yönelmekten alıkoymasın­dan hoşlanmadım da onun hemen dağıtılmasını emrettim".[7]
          Evet görülmektedir ki; vahiyle ve Resulullah’ın gayreti ile Medine’de inşaa edilen, tüm inananlar için örnek olan İslam Ümmetinin (Milletinin)  temelinde  kardeşlik, isar, yardımlaşma, dayanışma, sevgi önemli bir yer tutmaktadır. Böylece ticarette hırs ve ihtirasın önü alınmış, ilişkilerde hakkaniyet ve adalet gözetilmiş, kimse kimsenin kalbini kırma cesaretini kolayca gösterememiş, olmuşsa da derhal helallik dileme yoluna gidilmiştir. Kimse  komşusu açken tok yatma cesareti gösterememiş böylece taqva ve sakınma temelli bir İslam Milleti inşaa edilmiştir.
            Kardeşlik, sevgi ve merhamet temelli ilişkiler ve anlayışlar çerçevesinde inşaa edilen bu cemiyette; cahiliyeden farklı bir ticaret, farklı bir mülkiyet, farklı bir işçi/işveren ilişkisi hâsılı farklı bir Dünya anlayışı ile kendine özgü bir dünya görüşü ve yaşam tarzı ortaya koyulmuştur. Dinin inşaa ettiği yaşam biçimi her yönden ve her noktada cahiliyeden farklı bir kültür ve medeniyet ortaya çıkarttı. Kardeşlik temelli ve insan merkezli bir dünya kuruldu. Emri bil ma’ruf nehyi anil münker, tüm bireylerin; hak, adalet, kıst, özgürlük, eşitlik, kardeşlik, sevgi temelli sosyo ekonomik-kültürel yapıyı korumada ahlak edindikleri bir ilke olmuştu.
Bu nizam Rasulullah’tan sonra 30 yıl kadar daha devam etti. O’nun da sağlığında işaret buyurduğu gibi ısırıcı, zalim sultanlar dönemi başladı. Tüm sistem felç oldu.Dünyevileşme biriktirme ile başladı.İki dirhemin bile Allah'ın Elçisini Allah'a yönelmede engel olma endişesi (Takva) ne sürüklemesi karşısında takipçilerinin mal yığma ve sefahata dalmaları durumunda nelerin başlarına geldiğine  hep şahit olduk ve bu günde şahid olmaktayız.Takva ve yardımlaşma duygusu köreldiğinde  Kardeşliğin yerini düşmanlık aldı. Yardımlaşma, dayanışma terk edilir oldu. Menfaatler ön plana çıktı.Servet biriktirmek,zenginlik  Efdaliyet konusu oldu. Sistem rayından çıktı. Bu günkü tüm sapmaların ve sorunların temlinde; o gün Nizamın rayından çıkışıyla başlayan sapmaların rolü olduğu ve ayni sapmaları yaşadığımız bir gerçektir.
Yeniden fabrika ayarlarına dönmeden,Vahiyle inşaa olmadan,Vahiyle arınıp,temizlenmeden ne Rabbe yönelmek mümkündür ne de adam olmak!Dünya ahiret yurdunun tarlasıdır.Dünyada  insanlığa hakkın şahitliğini gösteremeyenler Ahiret yurdunda kurtuluşa eremezler. 



[1] 25 Furkan “63-      O Rahmân'ın Kulları, Arz’da alçak gönüllü olarak yürürler ve Cahiller kendilerine muhatap oldukları zaman da "Selam" derler. 64-  Onlar, Rabb'lerine secde ederek ve Qıyama durarak gecelerler., 65-   Onlar: "Rabb'imiz Cehennem Azab’ını bizden geri çevir, gerçek şu ki, onun Azab’ı ödenmesi kaçınılmaz bir Borç " derler. 66-"Elbette o ne Kötü bir Karargâh ve ne Kötü bir Konaklama Yeri’dir."67- Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne de kısarlar,  orta bir yol tutarlar.68- Allah ile beraber bir İlah'a dua etmezler. Allah'ın haram kıldığı Can’ı Haqsız yere öldürmezler ve Zina etmezler. Bunları yapan Ağır Ceza ile karşılaşır.”
[2] 49 Hucurat 10- “Mü'minler ancak Kardeş’dirler, öyleyse Kardeşleriniz’in arasını ıslah edin ve Allah'tan sakının, umulur ki esirgenirsiniz.”
         [3] 59 Haşr 9
[4] 4 En-Nisa 36/42
[5] Sahih i Müslim;Rasulullah buyurmaktadır;“Sizden hiç biriniz kendi nefsi için dilediğini (dinî kardeşi için de — Yahut komşusu için de — dilemedikçe (tam) îman etmiş olamaz.”  Yada “«Siz imân etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (tam) imân etmiş olmazsınız. Ben size bir şey göstereyim mi; onu yaparsanız se­vişirsiniz? Aranızda selâmı ifşa edin”


[6] Riyazüs Salihin;Buhari ve Müslim’de geçmektedir. İbn Ömer'den (ra) Rasûlüllah'ın (sa) söyle buyurduğu rivayet edil­miştir: "Müslüman müslümanın (din) kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu düş­mana terk etmez. Kim (din) kardeşinin bir ihtiyacını karşılarsa Allah da onun bir ihtiyacını karşılar. Kim bir müslümandan dünya sıkıntısını giderirse, Al­lah da buna karşılık ondan kıyamet gününün sıkıntılarından bir sıkıntıyı gi­derir. Kim bir müslümanın ayıbını gizlerse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter."
[7] Riyazüs Salihin,Buhari ve Müslüm’de rivayet etmişlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder