28 Nisan 2010 Çarşamba



Kardeşlik Ahlakı
ve Adab ı Muaşeretsizliklerimiz!


Atilla MORÇOL
 

            Kur’an ı Azimüşşan hükümleri ile ve Nebevi Sünnetle sabittir ki, İslam; kardeşliğe, dayanışmaya,yardımlaşmaya ,sevgi ve saygıya  büyük önem vermektedir. Bunu her Müslüman  cocukluğundan itibaren  Camilerde,cemaatlerde; dinler,öğrenir. Bu nedenle burada konuyla ilgili ayetlerden ve sünnetten delil getirmeye gerek duymuyorum. Ancak Rasulullah’ın 1400 yıl öteden gelen feryadını hatırlatmadan da geçemiyeceğim: O iman edenlerin örneği olan Allah’ın Rasulü daha nübüvvetin başlarında ; ” Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Eyy!Allah’ın kulları kardeş olunuz!”  çağrısında bulunuyordu tabilerine.
            Her Muvahhidin başta nefsine ve çevresine soracağı;”Cahili bir toplumda yaşayan Muvahhidler olarak; örneklik teşkil edecek bir kardeşlik,dayanışma,yardımlaşma,sevgi ve saygı temelli ilişkiler ahlakı inşaa edebildikmi?” sorusuna, verilecek cevap;maalesef olumsuzdur. Herkes kardeşliğin,dayanışma, yardımlaşma,sevgi ve saygının  ne kadar gerekli olduğunu ve Dinin de bunu emrettiğini,örneğimiz Rasulullah’ın bunu bizzat yaşadığı,ahlak edindiği ve emrettiğini bilir. Ama bilindiği halde de maalesef  bu ‘bilgi’ dilimize,eylemlerimize,tavır ve davranışlarımıza  yansımaz. Ahlak haline gelmez. Neden? Çünkü; bu bilgi ve bu bilgiye iman; ‘Ahlaka’ dönüşmemiş, dönüştürülememiştir. Çünkü kardeşlik ahlakı;diğergamlığı,fedakarlığı,sorumluluğu,eylemi zorunlu kılar. Esnediğimiz zaman  yanımızda yabancı varsa elimizi ağzımıza kapatırız da yalnızken esnediğimizde  buna gerek duymayız. İslamın Adab ı Muaşeret kurallarını ahlak edinmek; yalnızken de  elini ağzına  kapatmayı gerektirir. İnsanın keyifsiz olduğu bir zamanda; bir kardeşinin düğününe, hasta ziyaretine,taziyeye gitme zorunda kendini hissetmesidir Ahlak. Kardeşlik; acı ve kederin paylaşılması, sevinc ve çoşkunun  birlikte tadılması ile gerçekleşir. Dayanışma,yardımlaşma ,sevgi ve saygı ile kardeşlik tahakkuk eder. Ama bir kardeşine  küçük bir hediye ile,şehrin bir ucuna gidecek vasıta ve zamanı çok gören bir cimrilikle kardeşlik olmaz. Hayrı engelleyen böyle bir cimrilik işin içine girince;”vaktim olmadı,işim çoktu,unuttum!” ucuzculuğu ile mazeretler peş peşe sıralanmaktadır.
             Peki  madem bu böyledirde neden Müslümanlar birbirlerini samimi olarak sevmezler,saygı göstermezler, yardımlaşmazlar,dayanışma içinde olmazlar?! Mesela  Dini bir vakfın lokaline selam vererek girersin,bir resmiyet bir kibir, bir soğukluk! Neredeyse; “niye geldin arkadaş!”  havası. Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar hesabı neredeyse! Bir sohbete katılırsın; insanlar birbirlerine  şişinme ve büyüklenme pozları ile  neredeyse tenezzül edipte birlikte oturmayı bile çok  görecek davranışlar. Yeni geleni geldiğine bin pişman eden soğuk davranışlar. Bereket versin bir iki Adam çıkıyorda vaziyeti kurtarıyor.
            Şimdi  hayat içinde tespit ettiğimiz,kardeşliğe,dayanışmaya,yardımlaşmaya ,sevgi ve saygıya  dair adabı muaşeret kuralları ihlallerini madde madde görelim.
-         Bir vakıfta,bir dernek yada sohbet toplantısında karşılıklı diyaloglarda konuşan orada başka kimse yokmuş gibi sadece nufuzlu olana,hocaya hitap edilmesi, tenezzül edip bir kere bile dönüp sağındaki solundaki insanlara bakılmaması ve bunun özellikle yapılmasına  özen gösterilmesi, tipik bir şişinme ve böbürlenme olarak adabı muaşeretin ihlal edilmesi, kardeşlik hukukunun çiğnenmesidir ki zulümdür. Allah zalimleri sevmez!
-         Ziyaretine gidersin,makamına,işyerine,vakıftaki,dernekteki çalışma ofisine...bir defada ayağa kalk gelenlerle musafaha et! Hele hele ilk defa gördüğün misafire karşı  hörmetli ol!  Hak getire! Ne kaybedersin!?
-         Bayram olur,ev ziyareti yapılmaz, yaşlı genç bilinmez, yaşlıya saygı nedir ,nasıldır  bihaber.Hastaya bir telefon dahi edilmez.
-         İnsanlara dini öğretme adına envai türlü alaka,saygı,ilgi kırla gider. Ama yetişmiş,taqwalı,bilgili,ahlaklı insanların değeri bilinmez. Kendi nefsi unutulur. Herşeyi eniyi bilen ve düşünen zannedilir, emri bil mar’ruf  kibir kayasına toslar.
-     Kardeşler arası ilişkilerde,diyaloglarda;herkes kendini melek gibi,hatasız,eksizksiz,en doğruyu bilen ve uygulayan görür,bilerek yada bilmeyerek hata yapabileceği,yanlış bilgiye ve düşünceye sahip olunabileceği hiç düşünülmez,karşısındaki kardeşlik ve diyalog adına nelere katlanmak zorunda kaldığı gözardı edilerek, bir davranışından dolayı saygı,nezaket kuralları ayaklar altına alınır,kardeşlik hukuku pervasızca çiğnenir.
-         Filistindeki,Afrikadaki daha başka uzak diyarlardaki müslümanların dertlerine hassasiyet gösterilir ama burnunun dibindeki bir mü’minin ne düğününe bir destek çıkılır,ne hastasına bir yardım gözetilir.Hatta yokmuş gibi davranılınır.Açmısın tokmusun,nerdesin,neyin var  sorulmaz, gözetilmez.
-         Yaşlı olanlar gençlere sevgi ve muabbet göstermez,gençlerde yaşlı olanlara sevgi ve saygı duymazlar. İslamın yaşlılara hörmetli davranmayı tavsiyeleri (Saçı sakalı ağarmış yaşlı Müslüman'a saygı gösterip ikram etmek, Allah'a saygıdandır. Ebu Davud, "Edeb," 23) göz ardı edilir. Sanki Kur’an başkalarına anlatılmak içinmiş gibi bir yaklaşımla herkes kendini unutur. Kimsin,nerdensin, ne iş yaparsın,tanışalım,anlaşalım,görüşelim…kimsenin umurunda değil!
-         İş ve ticaret, ziyaretleşmemenin, arayıp sormamanın, dostlara,arkadaşlara vakit ayırmamanın mazareti olmuş. Sanki iş ve ticaretten dolayı biribirimize olan yükümlülüklerimize zaman kalmaması meşru bir mazeretmişte  bu nedenle “görüşemiyor” muşuz. Yani sen işimden ve ticaretimden daha önemli değilsin, önce işim,ticaretim vakit kalırsa görüşelim! Ucuzculuğu ve uyanıklığı, görgüsüzlüğü ve  kabalığı.
- Kur'an Dersinin müdavimleri bile biribirlerine  bigane! Sanki Allah; o öğrenmek için gelip  bir iki saati bir arada geçirdikleri Kur'an da, insanları biribirlerine veli kılmamış, inananlar kardeştir dememiş gibi  bir pervasızlık, müstağnilik ve kibir!
                        Kur’an  Rasulullah için (KALEM : 4 - Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin. ) der. Rasulullah;birlikte oturduğu kimselerin her biriyle ilgilenir, farklı muamele ettiği izlenimi vermezdi. İhtiyacını gidermesi için onunla oturan veya onu ayakta tutan kimseye karşı bile  sabırlı olur, o kişi ayrılmadıkça kendisi onu terk edip ayrılmazdı. "Ashabını özler, (göremediği zaman) sorardı. İnsanların durumlarının nasıl olduğunu, işlerinin ne alemde olduğunu merak ederdi. Güzele güzel, çirkine çirkin derdi. Yanlışı düzeltir kimsenin hatırına  yanlışa göz yummazdı. Daima doğruların yanındaydı, yanlışı kabul etmezdi. Gelen yabancıların aşırı ve mantık dışı davranışlarını sabırla karşılardı. Ashab bazen buna kızarlardı da o onları teskin eder, şöyler derdi: "böyle kimseleri gördüğünüzde onu irşad edin!" buyururdu. İnsanları birbirine sevdirecek, birbirlerine kaynaştıracak şeyleri konuşurdu. Onları ürkütmez, kaçırmazdı. İleri gelen kimselerle de sade vatandaşlarla da eşit şekilde konuşurdu.nadirattanda olsa böyle davrandığında  Rabbi  tarafından uyarılırdı. Onlardan hiçbir şeyi saklamazdı.Eba Zer ra;” Bir gün Peygamberimizin yanına gittim. Bir divanda oturuyordu. Kalktı beni kucakladı. Bu kucaklaması gerçekten pek içtendi.” Der. Sahabelerinin rahatsızlıkları ile de yakından ilgilenirdi. Rasulullah;” Ziyaretleşin, hediyeleşin. Çünkü ziyaret sevgiyi perçinler, hediye de kalpteki kötü duyguları söker atar!”  yada “Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Allah'ın kulları kardeşler olunuz!” buyurur.O buyurur ki; " Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim ”.
                        O halde her kes her nefis Rasulullahın neresinde,nekadar yakınında, Peygamberinin ahlakına ne kadar sahip  olduğunu sorgulamalı, tefekkür etmeli,O’nun kardeşlik ahlakına ne kadar sahip olduğunu kritik etmelidir. Kardeşlik ahlakını;Vahyi direktifler ve Rasulullah’ın örnekliğinde  inşaa etmelidir. Eğer Allah'ın hoşnutluğunu kazanacak bir kardeşlik ahlakını  Rasulullahın örnekliğinde ve Vahyin direktifleriyle inşaa edemezsek, Müslümanlar olarak  felaha kavuşmamız  mümkün olmayacaktır.

2 yorum:

  1. Ahmet Demir
    Eksiği var fazlası yok. Biz müslümanlar gerçekten neden bukadar nezaket kurallarına ve abab ve kardeşlik yükümlülüklerine karşı duyarsısız? Dini hassasiyeti olmayan çevrelere bu açıdan daha duyarlılar.Evet gerçekten de kardeşlik ahlakı ki mesuliyet ve fedakarlık gerektirir bundan kaçınma,kolaycılık ve ucuzcu yaklaşımlar söz konusu. Böyle oluncada müslümanlar güclü birliktelikler oluşturamıyor,örnek bir kareşlik tesis edemiyorlar.

    YanıtlaSil
  2. Zeyneb Büşra30 Nisan 2010 16:21

    Allah razı olsun.Biz müslümanlar için fevkalede önemli bir konuya değinmişsiniz.İnşallah müslüman kardeşlerimiz kardeş olma bilincini hatırlayıp onu dipdiri ayakta tutmaya çaba gösterir. Kur'an ile ahlaklanma temennisi ile...

    YanıtlaSil