9 Mayıs 2010 Pazar

İslam;
Sosyalizmden de Kapitalizmden de 
Beridir! 

Atilla MORÇOL



                          İslam; Yeryüzünü imtihan yurdu; yani Ahiret Yurdunun tarlası olarak nitelendirir. Gerçekten de dünya hayatını İslam bir oyun ve eğlence olarak görmektedir. Geçici bir alan. Tuulu emel bu nedenle saptırıcıdır. Baki olan hayat, ahiret yurdundadır. ve Oradaki ebedi mutlulukta ebedi hüsranda; ömür denen dünya hayatının kısa bir zaman diliminde ahlak-ı hasene ve ahlak-ı seyyiesinin karşılığı olacaktır. Ahiret yurdu,taqwa ölçüsünde, gönülden işlediğimiz , amulussalihatın  biçileceği bir hasat yurdudur. Dinde zorlamanın olmaması bundandır. Beşeri sistemlerle İslam’ın öngördüğü sosyo ekonomik  yapı arasındaki temel farklardan biridir bu. Kapitalizm ve sosyalizmin;  ahiret yurdu,cennet ve cehennem telakkisi yoktur.Yani tek dünyalı sistemlerdir hepsi.Yeryüzünü imtihan yurdu olarak ta görmezler. Sadece bu fark bile İslam'ın; Kapitalizmden de Sosyalizmden de beri olmasına yeter nedenlerdir.. Bazı benzerliklerin olması, sadece beşere hitap ettiklerinden dolayıdır ki bunun üzerine hiçbirşey bina edilmez.İslam AHLAK dinidir. İbadet ahlakı,kardeşlik ahlakı,ahiret ahlakı ve tabi konumuzla ilgili olarak servet ahlakı. Bahçe sahiplerini hatırlayın.Gerek Sure i Kalem'de ve gerekse Sure i Keyf'te zikredilen "Bahçe Sahiplerini hatırlayın. Sahip olma,yararlanma ahlakı olmayanların sınavı nasıl kaybettiklerine dikkat çekilmektedir. Kabil’in Habili haksız yere katli ile başlayan insanlık tarihi; insani olanla ve İslam yolunun yolcuları Peygamberler,salihler ve sadık takipçileri ile insanlıktan ve İslamdan inhiraf etmiş,bozulmuş,kokuşmuş yol ve yöntemlerin salikleri arasındaki  çelişki,çatışma ve mücadelenin tamamıdır. Yani Allah’ın ekseninde olanlarla,Şeytanın ekseninde olanlar arasındaki farklılaşma; insanlık tarihini oluşturmuştur.Ademin Cennetten çıkartılışının nedeni neyse,yeryüzündeki  bu farklılaşmanın temelinde de ayni neden yatar:  Seceri Hult. Ebedilik tutkusu. Ölümü unutma. Geçimliğe ve tasarrufa razı olmama, israf etme hastalığı. İmtihandan gaflet. Başta peygamberler,salihler ve sadık takipçileri bu  gerçeği gördüklerinden,dünya nimetlerinden bir geçimlik kadarını tasarruf etmişler,fazlasını fisebilillah mahrumlara tasadduk etmişlerdir. Mülk ahlakı da diyebileceğimiz olgu,Allah'ın verdiği nimeti nasıl tasarruf etmesi noktasında İman edenleri ahlaken bağlamaktadır. Rasulullah'ın sav "ben güzel ahlakı ikmal için geldim!"  sözü, bir ucundan da nimet ve mülkün tasarrufu ile ilgilidir. Biriktirme,infak konusunu Ahlak bağlamında ele almak gerekiyor.
                     Kardeşlik ahlakına,iman ahlakına,gayba iman ahlakına sahip olmayan ham softaların İnfakı,sadakayı,karzı haseni,biriktirmeyi anlaması çok zordur. İnsanların çoğu maalesef  servetle ilişkinin meşru sınırlarını bilmiyorlar. Nefiste devreye girince; kapitalist gibi tüketme,israf,gösteriş,lüks ve konfor karşımıza çıkıyor.Bir kısım zenginde inhiraf ederek şeytanın (la) eksenine girerek; biriktirmeye,israfa ve konfora  yönelmiş; bu yöneliş onlara ölümü unutturmuş,şımartmış,kibir ve müstağniliği ahlak edinmelerine neden olmuştur. Bunun karşılığı da Ahiret yurdunda hüsran olarak kişinin karşısına çıkmaktadır. İslam, sosyalizm ve kapitalizm gibi beşeri sistemlerde olduğundan farklı olarak, bireyin topluma karşı ve bireyin bireye karşı hak ve yükümlülüklerini kanun gücüyle tanzim etmez.Hele hele Allah’a karşı taqva1 ve sakınmayı kanun gücüyle zorunlu hale getirmiyor İslam.   Konumuzla ilgili olarak  yani mülkle ilgili asgari  mali vergi olan Zekatı kanun gücüyle tahsil etme dışında,  ihtiyaç fazlasının infakına (Baqara 219)  ilişkin bir yaptırımsal zorunluluk getirmemiştir. Biriktirme ile ilgili olarakta; zekatı ve sadakası verildikten sonra  servet biriktirmeye dünya hayatında bir ceza öngörmemiştir. Ancak infak etmeye büyük ecir vaadederek hiçbir baskı ve tehdit altında bırakmadan kişiyi hayr işlemeye teşvik ederken, elim bir azab tehdidi ile altını ve parayı biriktirmeden de men etmiştir.(Tevbe 34-35) Bütün bu uyarı ve teşviklerle; biriktirmeyi ve israfı gayrimeşru kılmış, tasarrufu (geçimlik,Allah'ın istediği gibi harcama)  meşru, infakı ise salih amel ilan etmiştir.Bir ahlak oluşturmaya ve bu ahlak üzerinden, insanın servetle imtihanını vermesi sağlanmak murad edilmiştir. O nedenle İslam; zekatını verdikten sonra biriktirenleri kınamamıza izin vermekle birlikte ‘onların yakasına yapışın mal varlığına el  koyun!’ dememektedir. Bunların akibetleri hesap gününe bırakılmıştır.
                 Bu itibarla, İslam’la sosyalizm arasında benzerlik aramak beyhudedir,ebter bir yaklaşımdır. Altın madendir,bakırında öyle olması bakırı altıngillerden yapmaz! ‘Müslümanım’ diyen zenginleri,konfor sahiblerini,  insani ve ilmi çercevede eleştirebiliriz,onlara marufu tavsiye edebilir,İslamın bu konuda emrettiği yol ve yöntemi,kişinin menfaatine olanın ne olduğunu anlatabiliriz. Ama asla onları ‘ötekileştirecek’ bir yol ve yöntemi ve söylemi kullanamayız. Hele hele bu konuda esaslı bir kırılmanın yaşandığı Rasulullah’tan sonraki yıllardan itibaren şekillenmeye başlanmış bir dini anlayış egemenken. İlim ve hikmetle “namazlı zenginlerimize”(!)  İslamın öngördüğü mülk insan ilişkisini, anlayışını  ortaya koymalıyız. Doğru yol ve yöntem budur. Beşeri ideolojilerin jargonu ile İslamı anlatmaya kalkmak en azından  hafifliktir.


1 Taqwa:İnsanın; Allaha karşı kusur işleyeceği korkusu ve endişesi ile ibadetlerinde hassasiyet ve ciddiyet göstermesi ve  Allah Rızasını gözetmeyi huy ve ahlak edinmesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder