25 Mayıs 2010 Salı

Modernizmin Büyüme Tutkusu

Atilla MORÇOL


               Dünyayı yegane gerçeklik kabul eden tüm ideolojiler, ki; İslam’ın ‘cahiliyye’ olarak vasfettiği ‘modernizm’ ortak çablrının  ürünüdür, dünyaperest, tekasürcü, israfçı dünya görüşü ve yaşam tarzı ile, insanlık tarihi boyunca yer yüzünü ve insanlığı buhrana ( kaosa )  sürüklemişlerdir. Modern Çağda  gelinen son  nokta da;  kitle imha silahları, savaşlar, buhranlaşan ahlaksızlık, gücün barbar hegemonyası ile, medeni ve insani olmak bir yana, iblisin iğvası ile ilkellik ve barbarlık bataklığına  müntesiblerini mahkum etmişlerdir. Ademevladının aldanış serüveni, Adem ve Eşinin Cennetteki ilk sınavı ile başlar ve Ademin Varisi olamayan evladları,  ayni aldanmayı nesiller boyu tevarüs ettirerek sürdüregelmektedirler. Ademi  yanıltan İblis; kulaklara fısıldıyarak hep ayni yöntemi ve zokayı kullanarak Ademevladlarının  ebedilik meylini  ‘Şecer i Hult’ yemiyle  her fırsatta açığa çıkartılmasına neden olmaktadır.  İşte bu ebedilik  tutkusu; dünyaperest,tekasürcü, gösteriş ve  israfçı ideoloji modernizmin; alt yapısını oluşturmuştur. Bu durum; ”mülkiyyet ebedilik duygusunu tetikler ve besler!” şeklinde de formüle edilebilir. O nedenle ihtiyaç fazlasının biriktirilmesi yasaklanmıştır. Yiyiniz,içiniz ama israf etmeyiniz. Biriktirme israftır. Aslaolan ve meşru ve tavsiye edilen tasarruftur. Tasarruf nimetin yerli yerince, gerektiği gibi harcanmasıdır.  ‘Büyüme’ Modernizmin ekonomik ideolojisinin  temel doktrinidir.[1] Büyümek için  sürekli artan bir ‘talep’ e ihtiyaç vardır. Dünya halkları tükettikçe global sermaye büyüyecek buna karşılık; yoksulluk ve açlık kitlesel ve bölgesel boyutlara ulaşacaktır. Nitekim tarihte görülmemiş bir şekilde yoksulluk ve açlık son yüzyılda artarak neredeyse Dünya nüfusunun  beşte biri seviyesine ulaşmıştır. Bu nedenle reklam ve propaganda ile ‘talep’ devamlı körüklenmkte ve  aktif tutulmakta, Bilim ve teknoloji ile yeni yeni suni ihtiyaçlar  icat edilmekte ve türetilmektedir.  Zira, ‘ Büyüme’ bu talebe bağlıdır. Talep olmazsa büyüme durur. Modern iktisadın temelleri, büyüme, karın maksimizesi, sermayedar sınıfın çıkarları ve  refahı esas alınarak atılmıştır. Büyüme tutkusu bulaşıcı bir virüs gibi zenginler arasında yayılmaktadır. Bu durum yeni de ortaya çıkmış bir olgu değildir. Ademevladının kadim sorunsalıdır. Ve 'imtihanın' temel unsurlarından biridir.
               Sözde modern iktisat bilimin (!) ‘İhtiyaçların sınırsız, kaynaklar ise sınırlıdır’  yalanının hiçbir ilmi temeli yoktur. Bu dogma üzerine bina edilmiş bir iktisad politikası,Modern Batı Oligarşisi’ ni Büyüme Doktrini ile sürekli beslemektedir. Batı kendi içinde de Büyüyenler ve küçülenleri yaşamaktadır. Gelişmiş Kuzeyle yoksul Güney arasındaki ekonomik tezat, Batılı toplumlar içinde de görülmektedir. Örneğin Kaliforniya Eyaleti gelişmiş/zengin Teksas karşısında Güney’in yoksulluğuna karşılık gelmektedir. Büyüme Doktrinine göre dizayn edilen uluslararası   ekonomik sistem; israfçı, gösterişçi tüketimle büyümektedir. Bu tüketim Modern Batı Oligarşisini ve işbirliği içindeki geri kalmış ülke burjuvazisini zenginleştirirken, ayni ölçüde Dünya Halklarını yoksullaştırmaktadır. Büyüme Doktrini; Batı Oligarşisinin servetine servet katma işlevi görürken, taşeronları konumundaki üçüncü Dünya dediğimiz az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke oligarşisine de hizmetleri karşılığı hatırı sayılır bir komisyon ödeyerek, Dünya Halklarının yoksulluğuna mukabil gelecek bir zenginliği lutfetmektedir. Nekadar tüketirsen o kadar fakirleşirsin gerçeği örtbas edilerek Halkların dikkatinden kaçırılmaktadır. Refah özlemi, geniş halk kitlelerinin;  lüks ve pahallı sanayii ürünlerini tüketmeye yönlendirmektedir. Ne kadar tüketim o kadar büyüme ilişkisini bilen zengin oligarşi reklam, moda, şartlandırma ve kültürel yönlendirme ile tüketim ekonomisi kurgulamıştır. Bunun sonuçları da; zenginlerin servet yığmaları, Halkların fakirleşmesi ve yoksullaşması şeklinde ortaya çıkmaktadır.
             Bu saadet zincirinden kurtuluş mümkünmüdür!? Elbette mümkündür.Ancak oldukça da  zordur. Dünya Halklarının koşullandırılmış tüketim hastalığından kurtulması durumunda yada örgütlü ve planlı bir tüketim kültürünün yerleşmesi ile, Batı’nın Büyüme Doktrini çökecek, yalana dayalı ekonomik sistemleri işlevini kaybedecektir. En azından bir adet Laptop bilgisyara karşılık bir traktör buğday dönemi bitecektir. Böylesi bir kültür, modern kapitalizmin elinde sağmal inek konumunda olan Dünya Halklarını özgürlüğe kavuşturacaktır. İslam İktisadiyatı, insanlığa global istismar ve istikbardan kurtuluş yol ve yöntemini göstermektedir: İsraf değil, İktisad ve tasarruf.  Gelişmeye evet ama Büyümeye Hayır! Dünyaya sırtını çevirenlerin [2], Dünya önüne serilir! Dünyaya iltifat edip yönelen,dünyaya sermaye olur. Ahirete yönelenler için; dünya ahiretin sermayesi olur.İlahi Denklem   böyle kurulmuştur. Merkantilist[3] hurafe sadece hurafedir.


[1] Büyüme Doktrini; karı,mülkiyeti, refahı, gösterişi, zenginliği putlaştıran cahili kapitalizmin putlarının bekası için  her yolu mübah gören dogması.
[2] Yoksulun dünyaya sırtını çevirmesi değil kasdedilen zühtür. Zengin olduğu halde dünya nimetine iltifat etmeyenin, zengin  istikbar karşısında eli güçlenir. Bir buçuk milyar Müslüman nüfusun  tüketimini %50 kısması durumunda  Batılı zengin oligarşinin ne büyük krizler yaşayacağı üzerinde durulmalıdır.
[3] Merkantilizm:Avrupa da 16. yüzyılın başlarından 19. yüzyılın ilk yıllarına kadarki 300 senelik bir dönemi kapsayan devrede egemen  iktisadi sistem ve anlayış. Merkantilizm; “Tanrı Dünyayı yarattı.Ancak gökyüzünde tasarruf ederek  yeryüzünün krallığını insanlara bıraktı. Her şeyin tabii kanunları vardır.İktisat bilimininde kendi tabii kanunları vardır. Ekonomide  ‘ Bırakınız yapsınlar bırakınınız etsinler!’ anlayışını savunur.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder