18 Ocak 2010 Pazartesi

Ashab-ı Cennet (Bahçe Sahipleri):İki Tercih;Mülükiyyetmi, Nasiplenmekmi?


 Sure i Kalem'den

Atilla MORÇOL





              Nun yada Nûn Süresi diye de anılan Kalem Süresi  erken dönem  vahyedilen bir süredir. Nuzul tertiplerinde 2.sırada yer verilmiştir. Hz. Aişe Validemiz’den rivayette ise fetret-i vahiyden sonra ilk nazil olan süredir. İqra Süresindeki  alaq’tan  ve Ebu Leheb’teki anlatımı saymazsak ilk  kıssa anlatımının başladığı (Cennet Sahibleri) Süredir. Sahip olma duygusunun terbiye edilerek,insanın Allah’a yönelmesi ve ahiret yurduna rağbet etmesi gerekliliği ve bunun önündeki en büyük bağ olan  mal ve mülk edinme tutkusu ile sahip olmanın;  insanı gaflet içinde de olsa  Rabbine karşı diklenmeye ve O’nun hakkına riayetsizliğe sevk ettiği  anlatılmaktadır. Allahın hayata müdahil olduğu gerçeğine karşın gaflete düşmenin  ne ağır sonuçlar doğurduğu,üzerine halef kılınılan mal ve mülkteki Allah’ın hakkına riayetsizliğin ise  büyük bir zulüm olduğu tüm açıklığı ile ortaya koyulmaktadır. Mekke döneminin son yıllarında nazil olan Keyf Süresindeki iki Cennet (Bahçe)  sahibinin  dünya görüşlerinde de  Allah’a karşı boyun eğen kul ile Rabbine karşı “ben” diyerek Allah’ın hududlarına riayet etmeyen Bahçe Sabininin hikayelerinde ayni akibet karşımıza çıkmaktadır. Ayni anlatımı Mekki Sebe Süresinin 15/20 . ayetlerinde, Sebe Halkı anlatımında da görmekteyiz: “Rabbinizin size bahşettiği rızıktan nasiplenin,ama O’na olan şükrünüzü [1] de ifa edin..”

            Bahçe Sahipleri anlatımları, varsıllığı kendini yoldan çıkartarak müstağnileşen insanı; ”esatirûl evveliyn” noktasına getiren, inkar serüvenini anlamada ipuçları vermektedir. Evvelkilerin sınandığı gibi ,Bahçe (Cennet)[2] sahipleride sınanmıştır. Ve nihayetinde ;” Dünya Cenneti” nde tüm insanların denendiği gibi;kaybedenler cehenneme kovulacak,kazananlar daha güzel ebedi cennet bahçelerinde ağırlanacaktır. Cennet arapçada; bakımlı,verimli,sulak bahçelere verilen bir adtır. Her bahçe için kullanılmaz. Dünya hayatında iyi tutum sergileyenler herzaman sonucunu bu dünyada göremeyebilirler. Ahirette karşılığını görecekleri muhakkak. Sonucu bu dünyada görmede ısrarlı olanların inanç noktasında problemli olduğu muhakkaktır. Böylelerinin kolayca  nifaka sürüklenecek bir pozisyonda oldukları, hallerinden,duruşlarından ve düşüncelerinden bellidir.
                17 Ve Biz o günahkarları sınamıştık tıpkı bahçe  sahiplerini (Ashabul cenneh)  sınadığımız gibi: Hani onlar ertesi sabah  hasatı devşireceklerine yemin edip sözleşmişlerdi. 18 Bir istisna da getirmemişlerdi.
            Dünyada cennet sahibi olan kıssadaki bir gurup insan, sahip olmanın verdiği anafor içinde dediler ki;”yarın erkenden gidip hasatı devşirelim!”. Allah’ın bir iradesi olduğunu,O’nun izni olmadan hiçbir şeyin olmayacağını, içinde bulundukları nimet düşkünlüğü onlara unutturdu ve hiçbir istisna getirmeden “yarın erkenden gidip hasatı devşirelim!” dediler. Bu onların ilk taşkınlığı idi. İlk tecavüz. Haddi aşmak yani! Oysa bilmelilerdi ki,Allah yegane hakimdir,işleri takdir edendir,kadiri mutlaktır. Allah’ın sayesinde cuzi bir eylem gücüne sahip olunduğunu ve O’nun dilemesi ve izni ile her işin olduğunu unutmuşlardır.
19 bunun üzerine, onlar uykudayken Rabbinden (gelen) bir bela o [bahçeyi] sarmıştı, 20 ve ertesi gün bütün hasat ve bahçe kapkara kesilmişti.
            Uykudalarken,Rablerinden gelen bir musibet üzerlerinde dönmeye başladı.Cenneti ellerinden alıverdi.Farkında değillerdi. O cennetleri hasatı ile birlikte kapkara kesiliverdi. Onlar uykudaydılar ama Rableri hay ve kayyum idi.O cenneti onlara verdiği gibi ellerinden aldı.
21 Sabah erken kalktıklarında birbirlerine seslendiler: 22 “Meyve toplamak istiyorsanız erkenden tarlanıza gidin!”
            Buradaki insanoğlunun ne denli bir  acziyet   içinde olduğuna dair etkili bir fotoğraf vardır. Hala farkında değillerdi. Bahçenin sahibinin kendileri olduğu zannı ile sabah erkenden kalktılar. ”Hasadı toplamak istiyorsanız erkenden bahçeye gidin!” dediler ve yola koyuldular. Bahçe ellerinden gitmiş,üzerinde hesaplar yapılan hasat kapkara kesilmiştir. Onlarsa hala hesap yapmakla meşkuller.
23 Derken yola koyuldular, giderken fısıldaşıyorlardı: 24 “Bugün hiçbir yoksul, bahçeye girip [siz habersizken] yanınıza [sokulmasın]!” 25 ve amaçlarına ulaşmaya kararlı bir şekilde erkenden kalkıp gittiler.
            Haddi bir aştın mı nerede durulacağı konusunda bir garanti yoktur. Şeytan onları bir daha ayarttı ve birbirlerine fısıldadılar; ‘minşerril vesvasil hannas’ misali:  ”Bu gün bir yoksul bahçeye girmeden yada yanaşmadan işi bitirelim” dediler. Burada ikinci  zulmü işlediler. Yoksulun hakkını vermemek. Ademin Cennette o kadar nimetten nasipleniyorken  o yasak ağaca meyletmesinin altındaki sırdır bu: Onuda tatmak yada kalıcı ve güclü olma duygusu. Yada iki kardeşten birinin 99 koyunu[5] olsunda hala kardeşinin bir koyununa göz  diksin. Allah’ın hakkını gözetmeden ve akıllarına getirmeden,ihtiras sarhoşluğu ile  yola koyuldular.Sanki devşirecekleri bir cennetleri varmışcasına!
26 Ama bahçeye bakıp onu [tanınmaz halde] görünce: “Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız!” diye bağırdılar; 27 [ve sonra da] “Hayır, galiba elimizden çıkmış!” (dediler).28 Aralarındaki en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size, Allah'ın sınırsız şanını yüceltmelisiniz demedim mi?”diye sordu.
            Sonra birbirlerine şaşkınca; “ başka bir yere geldik “ dediler. Ne zaman sonra ayıldılar,kendilerine geldiler:”Biz gerçekten zulmettik!” diyerek yaptıklarını anlamaya başladılar. “Ben size, şanı yüce Allah'ı tespih etmeliyiz  demedim mi?” diyerek  hayıflandılar. Alah’ı tespih O’nun şanını yüceltmek ve öğmektir. Bunun da sadece lafla değil eylemle, itaatle olacağı açıktır.Oysa; “Allah izin verirse yarın erken kalkalım ve Bahçemize hasada gidelim. Miskinlerinde hakkını unutmayalım.Mülkün sahibi olan Allah böyle istemektedir” demeliydiler. Ancak böylesi bir tavır, Allah’ı tesbih etmek olacaktı. Onlar bunu unutarak ne Allah’ın şanını akıllarına getirdiler nede Allah’ın kendilerini üzerine halef kıldığı cennet üzerinde miskinlerinde bir payı olduğunu aklettiler. Zenginin, üzerine halef kılındığı nimette  yoksul ve yoksunlara Allah’ın ayırdığı  payı infak etmesi, Allah’ın  hukukuna riayettir. Mü’minler infakı ahlak edinmişlerdir. İstizaf[6] edenler ise,vermek bir yana Allahın halkını istismar ederek insanları mahrum bırakma pahasına tekasürü ahlak edinmişlerdir.
            Ekini ve nesli harap etmek;bölüşmemek,cimrilik yapıp tekasüre yönelmektir. Ekin suyla beslenir,tarla suyla cennete dönüşür.Gönül ise vahiyle beslenir,infakla zenginleşir, Rabbine yaklaşır. Vahiyle insanda bir hars (Kültür) oluşur. Böylece her eylemi, sözü ve düşünceleri;vahiyden damıtılmış hikmete dönüşür.Vahiyle inşaa edilmiş bir zihin; bu bahçenin kendisine Allah’ın bir emaneti olduğunu yani kendisinin bu bahçe üzerine asıl sahib adına  halef  kılındığını,asıl Sahibin rızasını gözeterek tasarruf etmesi gerektiğini idrak edip buna göre icraatta bulunması gerektiğine  şahit olmuştur. Ademin yasak meyve ağacına yönelmesi ve cennetten çıkartılmasını bilen ademoğlu,o bahçe hasadının bir bölümünün kendine yasak meyve mertebesinde olduğunu anlaması gerekirdi. “Hebsi benimdir” dediler ve Cennetleri elden gitti.Tıpkı Adem gibi. Ademin başına gelenin bir başka şeklidir, Bahçe Sahiblerinin başına gelenler.
29 Onlar: “Rabbimizin şanı yücedir! Doğrusu biz zulüm işliyorduk!” diye cevap verdiler; 30 ve sonra dönüp birbirlerini suçlamaya başladılar.31 [Sonunda] “Yazıklar olsun bize!” dediler, “Gerçekten biz küstahça davranmıştık! 32 [Ama] belki Rabbimiz yerine daha iyisini bize bağışlayacak: Biz de ümitle O'na yöneleceğiz!”33 İŞTE [bazı insanları bu dünyada denemek için verdiğimiz] azap böyledir; ama Ahiret Yurdundaki [günahkarların uğrayacağı]azap veren mahrumiyet   daha şiddetli olacak; keşke bunu bilselerdi! 34 Şüphesiz, muttaki olanlar için Rabb'leri katında nimetlerle donatılmış Bahçeler vardır.
                Şaşırmış (Daallun) bir vaziyette:”Mahrum bırakıldık” dediler. Cennettekilerin cehennemdekilere; ”Allah bu nimetlerden sizi mahrum kıldı” demeleri gibi.[7] Allah’ın iradesine rağmen,müstahlef kılınan servet üzerinde;yoksullara,yetimlere,kölelere  haklarının verilmeyerek onları bu haktan mahrum bırakanlarda Ahiret Yurdundaki  Cennetten mahrum kalarak bunun bedelini ödemeyle yüz yüze kalacaklardır.

            İnsanların servetleri üzerindeki hakkı; israf sınırana riayet şartı ile yiyib,içmeleri,ihtiyaçlarını karşılamaları kadardır. Arta kalan Allah’ın cc hakkıdır ve nerelere harcanacağına da Allah karar vermiştir: Yoksullara,yolda kalmışlara,yetimlere,kölelere,darda kalanlara.Bu Allah’ı tespih edip yüceltmektir. Nifakla infak ilişkisini bu açıdan dikkate almak gerekir. Kavli tespih amelle gerçek bir tespihe dönüşmektedir. Lafla tespih kafi değildir.

            Bahçe sahipleri;” Biz kendimize zulmettik!” bahçemizi nurdan zulmete dönderdik,kendi elimizle kendimizi mahrum bıraktık,karanlığı tekasürle satın aldık, nefsimizi karanlığa gömdük diyerek birbirlerini kınadılar.

            Evladlarında ve envalinde Allah’ın hakkını yoksula,yetime,köleye ver! Aksi durumda Allah’tan saklanan pay şeytana sunulmuş olmaktadır. Şeytana hitaben;”git evladlarında ve envallerinde onlara ortak ol!” [8]emri tersinden bu manaya gelmektedir.

            Yeryüzünde insanlarının cenneti kılınmış bu yeryüzü cennetindeki tasarruf,Cennetteki  Adem’in ve Bahçe Sahiblerinin kıssalarından ibret alınmadığı için dünya hayatı, mahrumlar için cehenneme çevrilmiştir.İstikbar edenler ise,ebedi cennetlerini cehenneme dönüştürmüşlerdir. Kimilerine çok kimilerine de az emval verilmiş olmasının ahiret yurdundaki maliyeti ve kazancı elbetteki dünya hayatındaki zevk ve çileyle mütenasib olacaktır. Hasad için bahçelerine gelenlerin mahrumiyetiyle, adeta hesap günü insanın eline verilen Kitab’ın; her şeyi en ince teferruatına kadar sayıp dökmesi karşısında yaşanacak hüsran anlatılmaktadır.
           
            Bahçe Sahibleri ile ilgili güncel okumaya gelince:
            Haiti;  Karaib Adaları içinde yer alan 27 ada devletten biri olup 10 milyon nüfusa sahiptir. Yoksulluk Karaib Ada devletlerinin kaderidir adeta. Bu yüzdende uyuşturucu,kadın ve çocuk ticareti gibi ahlak ve yasa dışı işlerin organizeli bir şekilde alabildiğine işlendiği bir bölgedir. Bu günkü Haiti, son verilere göre, halkının yaklaşık % 75'i günde 2 doların, dört buçuk milyon kişiye tekabül eden % 56'sının bir doların altında bir miktarla yaşadığı bir ülkedir. Onlarca yıl süren neoliberal "düzenleme" ve neo-emperyal müdahaleler hükümetin, halkına yatırım yapabilme veya ekonomisini düzeltme kapasitesini elinden tamamen aldı. Bu durumun müsebbibi ise abd den başkası değildir.Haiti 1915 te abd tarafından işgal edilmiş, sömürülmesi ve diktaların elinde oyuncak olması için siyasetler dayatılmıştır. Kapitalizmin ana üssü olan abd nin Florida Eyaletinin güneyinde Meksika Körfezinin Doğusunda Ekvator ikliminin hakim olduğu Turizm potansiyeline sahip bir ülkenin bu kadar yoksul kalmasında başka bir nedene gerekte yoktur. 13 Ocak tarihli 7 şiddetindeki Haiti Debremi,bu yoksul ülkeyi yerle bir etti. Abd nin hemen yanıbaşında vukubulan bu felakete, müstekbir  Bahçe sahibleri  oralı bile olmadılar. Zaten bu yoksul komşularını bahçelerinden uzak tutarak ve onları istismar ederek yoksulluğa mahkum etmeleri,debremin bu kadar yıkıcı olmasının da sebebi değilmidir. ABD, yardım ve kurtarma faaliyetlerine katılmak üzere ülkeye binlerce asker göndereceğini açıklamış. Başkan Obama ayrıca, Haiti'ye 100 milyon(!) Dolar acil yardım sağlayacaklarını duyurmuş!Aman ne büyük bir yardım.Afganistana fırlattığı beş güdümlü  füzenin fiyatından biraz fazla bir rakam bu! “ Az veripte çok verdiğini söylemek” bu olsa gerektir. Ama hala enkaz altında ve ilaçsızlıktan insanlar her dakika ölüme yenik düşmeye devam etmektedir.
           


[1] Nimet üzerinde insanın hakkı; nimetten, israf etmeden nasiplenmek,Allah’ın hakkıda;arta kalanın Allah’ın mahrum halkına infak edilmesidir.Nimetin şükrünün ifası ancak bu şekilde yapılır.
[2] Metinde “cennet” olarak  isimlendirilen bahçe sıradan bir bahçe değildir. O çok verimli,iyi yetişmiş,türlü türlü meyve ve sebze veren,toprağı berimli,yeri güzel,içinde de suyu  olan bir bahçedir. Arab dilinde her bahçeye cennet denilmemektdir. Bizde de “cennet gibi bir bahçe” tabirinde olduğu gibi.
[3] Onlar;önceki ayette geçen mal ve evlad verilerek zengin kılnanların şımararak,müstağnileşmesi ve “bunlar esatirûl evveliyn” diyerek inkara düşenler.
[4] “İnşaallah,Allah izin verirse” demek suretiyle Allah’ın hayata müdahil olduğunu ve O’nun izni olmadan hiçbirşeyin vukubulmayacağı mutlak egemen, mutlak gudret sahi ve hükümran olduğunu onaylamamışlar,göz ardı etmişlerdi.
[5]  Süre i Sad;Davut as Kıssası.
[6] İstizaf: zayıf ve adi görme, küçümseme,aşağılama.
[7] 7 A’raf 50 “Cehennemlikler de cennetliklere, "Ne olur, sudan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın" diye çağrışırlar. Onlar, "Şüphesiz, Allah bunları kafirlere haram kılmıştır" derler.”
[8] 17 İsra 64  "(Haydi) onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun." Halbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va'detmez.

1 yorum:

  1. Zülfikar
    Halef kılındığı mal üzerinde,Yoksulun hakkını gözetmeyen,şeytan adına tasarrufta bulunmuş demektir. İblise "... git onların malları ve oğullarında onlara ortaklar ol..." bu mnaya gelmektedir. Allah'ın istediği gibi tasarrufta bulunmayan,iblisin istediğini yapmış olur. Böylece iblis o kişinin malına ortak olmuş olur. Bu durumdan "tevbe" ederek Allah'ın hükmüne dönülerek kurtulmak mümkündür. Adem'in Cennetteki nimetlerden istifade etmesi gibi Mü'min de halef kılındığı maldan ihtiyacını giderecek,yasak ağaç'tan uzak durması gibi, ihtiyaç fazlasını yoksula verecektir.Bu Ademin ve oğullarının en çetin imtihanıdır.

    YanıtlaSil